90'ların ilk yılları...
Anadolu Üniversitesi, Sıcaksular bölgesi için bir proje hazırlıyor.
Dönemin Rektörü Yılmaz Büyükerşen, hazırladıkları projenin tanıtımını yaparken “Bu bölgeyi Termal Tesisler Bölgesi haline getirmek istiyoruz. Termal giderek önem kazanan bir sektör. Sıcak kaynak suyun bulunduğu bu bölgeyi bu proje ile Termal Bölgesi haline getirirsek, bu onuda hem Türkiye'nin ilk şehri olacağız, hem de bu sayede Eskişehir'e gelen yerli ve yabancı ziyaretçiler sayesinde kent ekonomisi önemli ölçüde kazanç sağlayacak. Kaldı ki bu sektör şehirdeki diğer tüm sektörlerin de gelişimine katkı sunacak” diyor.
***
Bunun ardından projenin uygulanacağı Sıcaksular bölgesinde Anadolu Üniversitesi tarafından kamulaştırma çalışmaları başlıyor.
Ancak...
Söz konusu proje, bölgede iş yeri ve dükkanları bulunan mülk sahiplerini endişelendiriyor.
Siyasetin de devreye girip, projeyi yaptırmama adına gayret göstermesiyle birlikte, dükkan sahipleri tek tek Konya Anıtlar Kuruluna müracaat ederek, binaları birbiri ardına tescilliyorlar.
***
Hal böyle olunca projenin yapılabilirliği ortadan kalkıyor.
Eskişehir'in de Termal Kent olma gayreti suya düşüyor.
***
Eskişehir'de bunlar yaşanırken, bir süre sonra komşu il Afyonkarahisar'da Oruçoğlu firması beş yıldızlı otel ile birlikte termal tesis açıyor.
Onu diğer termal nitelikte diğer otellerin açılması izliyor.
Sonuçta...
Eskişehir'in Termal Kent olma fırsatı, siyasetin devreye girip engellemesiyle kaçarken, sonradan harekete geçmesine rağmen Afyonkarahisar, ülkenin en bilinir Termal Kenti kimliğine sahip oluyor.
***
Anlattığımız olayın üzerinden tam 30 yıl geçiyor.
Eskişehir Rumeli İş Adamları Derneği (ERİAD) Termal Bölgesi ilan edilen Kızılinler'de bulunan 27 hektarlık bir alan üzerinde bir proje hazırlıyor.
***
Son derece kapsamlı bu projeyi gerçekleştirmek için de bakanlıktan tahsis talebinde bulunuyor.
Hem Eskişehir'e her yönüyle katkı sağlamak hem de sonraki yatırımcılara örnek olmak amacıyla böylesine önemli bir işe kalkışan ERİAD, bakanlığın istenilen tahsisi yapmaması nedeniyle hayal kırıklığına uğruyor.
***
Proje ile ilgili bilgilendirilmelerine ve destek istenmesine rağmen iktidar partisi aktörleri pek ilgilenmemiş olsa gerek, söz konusu tahsis bir türlü çıkmıyor.
***
Sonuç olarak:
Eskişehir'in Termal kent olma yolundaki ikinci girişimi de hüsranla sonuçlanıyor!
İlginç olan:
30 yıl önceki girişim, dönemin iktidar aktörlerinin engellemesi sonucu olmamıştı, 30 yıl sonraki girişim ise bugünün iktidar aktörlerinin kayıtsız kalması sonucu olmuyor!

2-234

BU TURU BİZİM ÜLKEMİZDE DE YAPMAK LAZIM...

İngiltere’de,"Politik Turlar"isimli bir şirket kurulmuş.
Okuduğunuzda çok ilginç gelecek,"Yoksulluk Turları"adı altında turlar düzenlemeye başlamış.
Yani…
Bu şirket, elinde bol miktarda parası olan ve bu parayı Bahamalar ve benzeri yerlerde yaptıkları tatillerde harcamaktan bıkmış ve sıkılmış insanlara yoksulluk satmaya karar vermiş.
***
400 Sterlin olan ücreti ödeyen zenginlere, 2 gün süren turlarda, Londra’nın en yoksul mahalleleri gezdiriliyormuş.
Böylece…
Harca harca bitmeyecek parası olanlar, o güne kadar çok yabancı oldukları yoksullukla birebir tanışıyor, ekonomik kriz ile boğuşan aileleri birebir gözleme imkanı bulabiliyormuş.
***
Tüm zenginler büyük ilgi göstermiş bu programa.
Hemen hepsi sırayla katılmışlar.
Yoksul mahallelerde, yoksul insanlarla oturup yemekler yenilmiş, sohbetler edilmiş.
Zenginler, o güne kadar bire bir hiç temaslarının olmadığı yoksulluğun ne demek olduğunu anlamışlar.
İki günde bile olsa, yoksullarla aynı dile konuşmayı başarmışlar.
Yaşamlarından tutun da, değerleri, algıları ve o güne kadarki bakış açılarına kadar her şey bir anda değişivermiş.
***
Bu arada…
Yoksullar da zenginleri tanımış ve anlamışlar bu geziler boyunca.
Çalışma ve hırs sahibi olmak için çaba harcamaya karar vermişler.
Aslında bu turu bizim ülkemizde de yapmakta yarar var sanki...

NE GÜZEL ANLAŞAMIYORUZ!

-Yarın güneş tutulacak. Bu her zaman görülen bir şey değildir. Erleri talim elbiseleri ile talim meydanına getirin de olayı görsünler. Ben de orada bulunup kendilerine gerekli bilgiyi vereceğim. Şayet yağmur yağarsa, tabii bir şey göremeyiz. O zaman erleri, üstü kapalı talimgâha götürürsün.
***
-Binbaşı, yüzbaşıya:
-Albayın emri ile yarın sabah saat dokuzda güneş tutulacak. Bu her zaman görülen bir olay değildir. Şayet hava kapalı olursa bir şey görülemeyecektir. Bu durumda tutulma, kapalı talimgâhta gerekli talim elbisesiyle yapılacaktır.
***
-Yüzbaşı, teğmene:
-Albayın emri ile yarın sabah dokuzda talim elbisesi ile güneş tutulmasının açılış merasimi yapılacaktır. Şayet yağmur yağarsa ki bu durum pek görülen bir olay değildir, Albay kapalı talimgâhta gerekli bilgiyi verecektir.
***
-Teğmen, başçavuşa:
-Yarın sabah dokuzda hava güzel olursa, talim kıyafeti ile albay tutulacak. Kapalı talimgâhta yağmur yağarsa, alayın meydanında manevra yapılacak. çünkü bu her zaman görülen bir olay değildir.
***
-Başçavuş, askere:
-Yarın sabah saat dokuzda kapalı talimgahta Albayı tutacağız. Sabah hepiniz talim teçhizat ile hazır olun. Askerler kendi aralarında:
-Yarın sabah bizim başçavuş Albayı tutuklayacakmış.
***
Bizim toplumda iletişim maalesef bu hale geldi.
Biri bir şey söylüyor, o söylediği 4 ncü ağızdan sonra bambaşka bir şey oluyor…
İşin kötüsü…
Herkes buna inanıyor…
Velhasıl...
Ne güzel anlaşamıyoruz!