Mercedes Benz İsrail'e 1 milyon Euro yardımda bulunuyor.
Türkiye'deki tüm Starbucks cafeler Kuveytli Alshaya grubuna ait.
Ancak...
Starbucks'lar protesto edilirken, devleti yönetenler dahil bırakın protestoyu, Mercedes Benz'lere binmeye devam ediliyor.
***
2008 yılında AK Parti'ye kapatma davası açılıyor. Açılan davada Erdoğan, Abdullah Gül ve Bülent Arınç'ın da aralarında bulunduğu 71 kişi için 5 yıl süreyle siyaset yasağı getirilmesi isteniyor.
Davayı açan da siyasi yasak getirilmesini isteyen de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı.
Anayasa mahkemesi son sözü söyleyerek bu isteği reddediyor.
AK Parti kapanmaktan, Erdoğan ve arkadaşları siyasi yasaklı olmaktan Anayasa Mahkemesi kararıyla kurtuluyor.
***
Sayıştay, dini ve milli Bayram'larda İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin ücretsiz yolcu taşımasının kamu zararına neden olduğuna karar veriyor.
Karar kesinleşirse söz konusu zarar İmamoğlu ve 312 meclis üyesine zimmet çıkıyor.
***
Diyanet 2010 yılından bu yana, yani 13 yıldır hiçbir Cuma hutbesinde Atatürk'ü anmayı bırakın ismini dahi geçirmiyor.
***
Maliyeti 1 milyar liraya hizmet binası yapan Türk Tarih Kurumu 3 milyon liraya 5 tane makam aracı kiralıyor. Kiralama ihalesinde araçların cam tavanlı olması da şart koşuluyor.
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
İKİSİNDEN BİRİ DOĞRU SÖYLEMİYOR!
"Bazılarının istifası siyasi dolandırıcılıktır. Nebi Hatipoğlu'nu hiç tanımam. Bir arkadaşın davetiyle üç yıl önce Parti'ye gelmiş. Ayrılırken bunu tebliğ etmeye geldi. Ben de son derece saygılı davrandım. Kendisine sadece bir soru sordum? 'Ekonomik durumunuz çok iyi. Niçin bize gelip milletvekili oldunuz?' diye...
'Ben zaten AK Partiliydim. Murat Mercan'ın çok yakınıydım. Maddi manevi AK Parti’ye çok yardımım oldu. Ben Büyükşehir Belediye Başkan'ı olmak istiyordum. Siz AKP ve MHP ile ittifak yapıp beni Büyükşehir adayı yapmalıydınız' dedi."
***
Yukarıdaki sözler; İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'e ait Nebi Hatipoğlu'na yönelik sözler.
***
"Bana, ‘Siz belediye başkanı adayı olmak için mi AK Parti’ye geçtiniz?’ diye soruyorlar ama kesinlikle öyle bir şey yok. Bu durum zamanlama ile alakalıdır. Ne AK Parti’nin bana böyle bir taahhüttü oldu ne de ben böyle bir beklentiyle geçtim. AK Parti’ye maddi manevi hiçbir beklenti olmadan geçtim."
***
Bu sözler de İYİ Parti'den istifa ederek AK Parti'ye katılan Nebi Hatipoğlu tarafından Akşener'in açıklamalarına yönelik sözler.
***
Akşener "Nebi Hatipoğlu büyükşehir adayı olmak için AK Parti'ye gitti" diyor..
Hatipoğlu"AK Parti'ye büyükşehir adayı olmak için geçmedim" diyor...
***
Diğer konuları bilmeyiz ama büyükşehir adaylığı meselesinde, karşılıklı açıklamalardan da anladığım kadarıyla Akşener-Hatipoğlu ikilisinden biri doğru söylemiyor.
***
Durum öyle bir hale geldi ki, ikisinden birinin haklı olduğunu, ikisinin de haklı olduğunu hatta ikisinin de haksız olduğunu söylemek aynı anda mümkün!
,,,,,,,,,,,
İBRİKÇİ DOLU HER YER!
Adam yabancı olduğu kasabada acayip sıkışır. Tuvalet arar ama bir türlü bulamaz.
Sonra cami gelir aklına.
Her caminin müştemilatında mutlaka umumi bir tuvalet vardır.
Gözlerini havaya çevirir ve başlar minare aramaya.
Sonunda bulur camiyi.
Ardından da tuvaleti…
Boş kapısı açık iki kabin, kapının önünde birer su ibriği ve girişte, sandalyesinin üzerinde tünemiş, elinde sigarasını tüttüren tuvaletçi.
İbriklerden birini kapıp, kabinlerden birine tam dalarken tuvaletçi arkasından var gücüyle bağırır;
-“Bırak o ibriği! Diğerini al!”
Adamın tartışacak hali yoktur.
Bırakır elindeki ibriği, diğerini alır ve girer içeriye.
İşini halletmiş. Rahatlamıştır artık.
Ellerini yıkadıktan ve parasını ödedikten sonra sorar;
-“Yahu arkadaş! Merak ettim tuvalete girerken diğer ibriği alsaydım ne olurdu?”
İbrikçi mağrur bir ifade takınır önce.
Ardından sigarasından derin bir nefes çekip, sandalyesinde de şöyle bir kaykıldıktan sonra cevap verir;
-“Bir şey olmazdı! Su aynı su… Ama bırak da bizim de bu kadar forsumuz olsun yani!”
***
Apartman yönetiminden tutun da ülke yönetimine kadar aklınıza gelen ne kadar oda, dernek, vakıf, kurum ve kuruluşlarda, yönetmeleri için ya insanlara yetki verilir…
Ya da…
Bazı insanlar yetkiyi kendileri üstlenir…
***
Yetki verilen insan liyakat sahibiyse, verilen yetkiyi de iyi kullanır.
Liyakat yoksa…
Yani, yetkiyi kendi üstlenmişse, işte o yöneticinin yukarıda anlattığımız ibrikçiden farkı yoktur…
Dahası…
İşin içinde liyakat yoksa ibrikçilerin biri gider, diğeri gelir…
Yönetme adına yapabilecekleri tek şey; sonucu değiştirmeyecek hatta işleri daha kötü hale getirecek ama egolarını tatmin edecek kararlardan ibaret olur.
,,,,,,