Büyükşehir Belediye Meclisinin önce 2012 yılında ardında da 2013 yılında,  8 mahalleyi kapsayan bir alanın Afet Riskli Alan statüsüne sokulması kararı alıyor.
Bakanlar kurulu kararı ile 8 mahalleyi kapsayan 56,4 hektarlık alan resmi gazetede yayınlanarak Afet Riskli Alan olarak ilan ediliyor.
***
Bakanlık bunun üzerine bu alanda yapılacak iş ve işlemleri yürütmek üzere Büyükşehir Belediyesini görevlendiriyor.
Belediye de bu alan üzerinde plan ve projeler üretmek üzere İTÜ ile ortak hizmet protokolü imzalıyor.
***
İTÜ Halihazır haritayı hazırlıyor. Jeoteknik-Jeolojik etüt raporlarını hazırlayıp, onaylatıyor.
Mevcut durum analizi, Hak sahipleri tespiti, gayrimenkul değerleme verileri ve alana ilişkin stratejiler ve dönüşüm modeli belirlenmesi çalışmalarını tamamlıyor.
***
İTÜ, 2016 yılında İmar Planları ile Kentsel Tasarım Projesini teslim ediyor.
Projenin detayları belediye nikah salonunda bölge halkına maket üzerinde de gösterilmek suretiyle tanıtılıyor.
***
Bakanlık bu alanda yapılacak inşaat ve uygulama için belediyeye yetki veriyor.
Belediye de İTİ’nün tüm çalışmalarını onaylamak için bakanlığa gönderiyor.
Bakanlık “Projede revizyon yapıp yine gönderin” diyor.
Belediye revize edip yine onay için gönderiyor.
Bakanlık ikinci kez projede revizyon yapılmasını istiyor.
Belediye ikinci kez revize edip gönderiyor.
***
Bu arada aylar geçiyor.
Tam o sırada bir hak sahibi Bakanlar Kurulu Kararının iptali için dava açıyor, Danıştay yürütmeyi durdurma kararı alıyor.
Danıştay kararı sonrası tüm plan ve projeler bakanlık tarafından onaylanmadan, belediyeye iade ediliyor.
Bu arada bölgede inşaatlar yapılıyor, hazırlanan projenin ucundan kıyısından bütünlüğü bozuluyor.
***
Danıştay 2019 yılında onama kararı veriyor.
Bakanlık “Riskli alan kararı tekrar yürürlükte” diyor.
İş ve işlemlerin belediyece yürütülmesinde bir engel bulunmadığını bildiriyor.
***
Kısacası…
Projelerin bir türlü onaylanmamasıyla, yazışmalara bir türlü cevap verilmemesiyle, açılan davalarla, alınan yürütmeyi durdurma kararlarıyla ve bakanlığın projeleri iade etmesiyle resmen yıllar kaybediliyor.
***
Büyükerşen’e “Bu süreç böyle olmasaydı bu gün nasıl bir durum yaşardık?” diye sorduk…
“En azından projeler başlamış, büyük bir kısmı tamamlanmış, şehirde afet riskli alanlardan bahsedilmiyor olurdu.” dedi…
“Bu tür projelerin yapımının engellenmesi neden istenir ki?” Dedik…
“Bilime inanmayıp ranta inananların şehri düşünmesi beklenemez” diye cevapladı.
“İyi de bakanlık neden bu engellemelerin bizzat içinde ve ortağı oluyor? Sonuçta bu projeler afeti önleme adına yapılmıyor mu?”diye sorduğumuzda ise şu cevabı verdi:
-“Galiba bunun nedeni de CHP’li, yani muhalefet belediyesi olmamızla alakalı olsa gerek. Sırf muhalefet belediyesiyiz diye projeler, gerek onaylanmayarak gerekse açılan yürütmeyi durdurma davalarıyla hem engellendi hem de geciktirildi”
başkanlar-8


BU KARAR ELLERİN AYAKLARA DOLAŞTIĞININ RESMİDİR!

Yaşanan deprem felaketi sonrasında yurtlardan faydalanmak için üniversitelerin kapatılmasına karar verildi.
Tüm üniversiteler için uzaktan eğitim kararı alındı.
***
Elbette depremde mağdur olan insanların aç ve açıkta kalmaması son derece önemli.
Ancak…
Depremzedeleri yerleştirmek için başka her yol denenmiş ve başarılamamış olunsaydı, alınan bu karara anlayış gösterilebilirdi…
***
Fakat görülen o ki hiçbir alternatif düşünülmeden üniversitelerin kapatılması ve bu sayede yurtların kullanılması seçeneği tercih edilmiş.
Bu da sanki idarenin elinin ayağına dolaştığı gerçeğini ortaya çıkartıyor…
üniversite-1