Eskişehir’in aslında önemli olayları da içinde barındıran müthiş bir tiyatro geçmişi var.
Örnek vermek gerekirse:
Demokrat Parti iktidara geldiğinde ilk işi Halkevlerini kapatmak olur.
Bu durum Eskişehir’de özellikle de kültür ve sanat alanında bir boşluk yaratır.
***
Halkevlerinden yetişen genç aydınlar“Bu işi kendi çabamızla devam ettirelim” kararı alırlar.
Böylece“Eskişehir Konser ve Tiyatro Derneği”kurulur.
Önce Sakarya Caddesi üzerindeki bir binada, ardından Şeker Fabrikası salonunda tiyatro faaliyetleri yapılmaya başlanır.
***
İlerleyen süreçte Akademi ve Türk Devrim Ocakları tiyatroları kurulur Eskişehir’de.
Bir yandan eski elektrik idaresi binasının olduğu salonda gösteriler yapılırken, bir yandan da köylere gidilerek oyunlar sergilenir.
***
1966 yılında, eski elektrik idaresi binasının salonunda, yani tiyatroların oynandığı salonda yangın çıkar.
Tiyatro gösterileri yapılamaz olur.
Söz verilmesine rağmen yenilenen salon tiyatro oyunlarına kapanır, belediye meclis salonu olur.
***
Hal böyle olunca, yani Konser ve Tiyatro Derneği, salon yokluğundan faaliyet yapacak imkan bulamaz hale gelince, Eskişehir’de tiyatroyu yaşatma görevini Akademi üstlenir.
1968 yılında kampus içinde tiyatro binasının temelleri atılır.
Eskişehir tekrar İstanbul Şehir Tiyatroları ile Devlet tiyatrolarının odak noktası haline gelir.
İşte tam da bu yıllarda, yani Eskişehir’in tiyatro odaklı bir şehir haline geldiği dönemde, ülkede ilk kez “Birinci Türk Tiyatro Kongresi” toplanır.
***
Ülkenin en önemli tiyatro yazarları, oyuncuları ve mesleğin duayenleri kongre için Eskişehir’e gelirler.
Bu dönem aynı zamanda ideolojik kavgaların hız kazandığı bir dönemdir…
Kongrede daha ilk gün, salonda sağ-sol tartışmaları ve çatışmaları başlar.
İş bağlamından kopar, tam anlamıyla çığırından çıkar.
Oluşan ortam nedeniyle bir sonuç alınamayacağı anlaşılınca, Türkiye’nin ilk “Birinci Türk Tiyatro Kongresi” daha başladığı gün başarısız bir biçimde sona erer.
Sonuç olarak tüm iyi niyetlerle toplanan ve hem Tiyatro Sektörü hem de Eskişehir için büyük fayda sağlayacak olan kongre “Tamamlanamayan kongre” olarak Eskişehir tarihine geçer.
***
Sözünü ettiğimiz sağ-sol çatışmasına kurban giden kongrenin o yıllarda toplanmasını sağlayan isim, dönemin Akademi başkan yardımcısı olan Yılmaz Büyükerşen idi.
Büyükerşen'in görev süresi içinde, Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları bünyesinde 6 ayrı sahne açıldı.
Geçtiğimiz ay açılan Sanat Sokağında yer alan Genco Erkal Sahnesi ile bu sayı 7'ye yükseldi.
Diyeceğimiz o ki; bir tiyatro kenti olduğunu ispatlayan Eskişehir, geçmişte ideolojik kavgalar nedeniyle tamamlanamayan “Birinci Türk Tiyatro Kongresi”ni önümüzdeki süreçte yeniden organize ederek toplayıp, yarım kalmış bir işini 55 yıl sonra da olsa tamamlamalı.
Zira…
Tiyatro sektörünün de, 70’li yıllarda olduğu gibi yeniden tiyatro odağı haline gelmiş Eskişehir’in de buna ihtiyacı var...
“SEN İŞE DEVAM ET, EVRAK ARKADAN GELİR”GÜVENCESİ Mİ?
Koza Altın'a ait Kaymaz'daki altın-gümüş madeninin üçüncü atık barajı inşaatı hakkında mahkeme kararı var.
Mahkeme ÇED olumlu kararı iptal etmiş.
***
Buna rağmen durması gereken atık barajı inşaatı devam ediyor.
Halbuki söz konusu inşaatın, mahkeme kararının çıktığı gün durdurulması, yargıdan aksi bir karar çıkmadığı müddetçe de o inşaata bir tek çivi dahi çakılmaması gerekiyor.
***
Peki nasıl oluyor da mahkeme kararına rağmen söz konusu atık barajı inşaatı devam ediyor?
Bunun aslında kamuda çok örnekleri var...
Mesela; bir kurumun başındaki kişi, iş vermek istediği bir yükleniciye bir bina yapması için çalışmalara başlaması talimatı veriyor.
Halbuki bu tür işlerin yapılması için kurum tarafından önce ihaleye çıkılması, ihaleyi kazanan yüklenicinin o işi yapması gerekiyor.
***
Ama bizim kurumun başındaki kişi, söz konusu işi illa o yükleniciye verecek ya “Benim acelem var. İhale ile şimdi uğraşamam. Sen inşaata başla, evrak arkadan gelir” diye güvence veriyor.
Bu güvence aynı zamanda “Sen işi yap bitir, biz sonra ihalesini yapar, ihalenin sende kalmasını adrese teslim şartname ile sağlarız” anlamı taşıyor.
Bu güvenceyi alan yüklenici de ihalesiz falan başlıyor işe.
Aylar sonra, yani inşaat devam ederken ihale yapılıyor, bir şekilde ihale, o işi zaten yapmakta olan yükleniciye kalması sağlanıyor.
***
İşte, mahkeme kararına rağmen yukarıda sözünü ettiğimiz atık barajı inşaatının devam etmesi de bizde ister istemez o şirkete bir şekilde güvence verildiği, “Sen işe devam et. Evrak arkadan gelir” güvencesinin verildiği şüphesini doğuruyor...
Bir güvence olmasa, yargının verdiği karara uymamak cesaret ister!
Öyle değil mi?
UMARIZ DOĞRU DEĞİLDİR...
Asgari ücretin artmasıyla birlikte maaşlar az da olsa zamlandı.
öte yandan…
Yine asgari ücretin artmasıyla birlikte işverenin maliyetleri de aynı oranda az da olsa arttı.
***
Birkaç gündür şöyle şeyler geliyor kulağımıza;
Bazı işverenler çalışanlarına açık açık “bankadaki maaş hesabına yeni asgari ücret tutarını yardırırım. Ancak yapılan zam oranını elden geri alırım” diyormuş.
Bazı işverenler ise çalışanlarının elden para vereceğine güvenmediği için “Maaş kartlarınız bende olacak. Yatırdığım maaşınızı ben çekeceğim ama size eski ücreti vereceğim” diye söyleyip “Başka çarem yok. Kabul ederseniz bu şekilde çalışın. Aksi takdirde yollarımızı ayıralım” diye de ekliyorlarmış.
***
Eğer bu duyduklarımız doğruysa durum çok fena…
Zira…
Bu durum, her iki tarafın da çaresizliğini ortaya koyuyor sanki…