Dünyada bugün itibariyle 2.781 kişi, dolar milyarderi ve yaklaşık olarak 60 milyon kişi de dolar milyoneri.
Dünyanın en zengin 10 insanı, en yoksul % 40’ından, yani 3,1 milyar insanın sahip olduğundan daha büyük servete sahip.
İlk 500 kişinin serveti ise yaklaşık olarak 10 trilyon dolar.
Tesla ve SpaceX CEO’su Elon Musk, 1 Ocak 2025 itibariyle 421 milyar dolarlık servetle, dünyanın en zengin insanı oldu.
Tarihi bir rekorla, bir gün içinde servetine 62,8 milyar dolar ekleyen Musk, bu güne kadar kayıtlara geçen en büyük, tek günlük zenginlik artışıyla rekor kırdı.
Bu durumda Elon Musk’un serveti tek başına, 160 ülkenin yıllık gelirini aştı.
Dünyada Elon Musk’ın servetinden yüksek, gayrisafi yurtiçi hasılaya sahip sadece 34 ülke kaldı.
Amerika Birleşik Devletleri 29 trilyon dolarla birinci sırada yer alırken, Çin 18 trilyon dolarla ikinci, Almanya 4,7 trilyon dolarla üçüncü, Japonya 4 trilyon dolar ile dördüncü ve Hindistan 3,9 trilyon dolarla ilk 5’te yer alırken.
Türkiye yaklaşık 1,35 trilyon dolarlık yurtiçi hasılayla, listenin 17. sırasında yer buldu.
…
Peki son yıllarda akıl almaz zenginliğe ulaşan bu şirketler, dünyanın geleceği için tehdit midir? Evet çok büyük tehdit.
Öyle ki yakın gelecekte, isteyen şirket, istediği ülkeyi savaşmadan teslim alabilir.
Devletlerin hükmünü kaldırabilir.
Ekonomi, hukuk, eğitim ve üretim sistemlerinde, istediği müdahaleyi yapabilir.
Kısaca yakın geçmişte terk edilmiş kölelik düzenini yeniden formatlayarak, modern köleliğe geçişi hızlandıracak, yeni bir dünya düzeni kurgulanıyor.
Nereden mi biliyoruz?
Dijital varlıklar ve kripto milyarderleri bir günde, bir ülkenin bir yılda ürettiği mal ve hizmetten daha çok servet elde ediyorsa, bu işin çalışmayla üretimle bu hedeflerle alakası yok. Algı, manipülasyon ve teknoloji kontrolü ile alakalıdır.
Yarının bağımsız devletlerinin korkulu rüyası bu şirketlerin büyüklüğü, küçümsenmeyecek kadar çok ve tehlike arz edecektir.
Son ABD seçimlerinde, Elon Musk’ın Trump’un yanında yer alarak, kampanyasını etkileme çabası, gözden kaçırılmaması gereken önemli bir noktadır.
Bireysel zenginlikler ötesinden, istendiği ülkede istenilen yönetimin başa gelmesi konusunda ciddi kaygılara yol açtığı ve aynı zamanda küresel ekonomik gücü şekillenmesinde etkili olduğu, tartışmaya bile gerek yok.
Çünkü yarının dünyasında, başa gelecek hükümetleri yönlendirerek, milli menfaatlerden ziyade bu şirketlerin baskı ve istekleri önem kazanacaktır.
Yol yakınken bu şirketlerin varlıklarında, her ülkenin hatırı sayılır değerlerde pay alması artık bir zorunluluktur.
Kontrolsüz ekonomilerin, kontrollü hale getirilerek halka arz ve tabana yayılması gerekir.
Her ülkenin bu şirketlere karşı koruyucu tedbirler alarak parlamentolarından onaylatarak uluslararası bağlayıcı hükümlerle, ülkelerinin geleceğini ve halklarının haklarını koruması ve güvence altına alması lazım.
Aksi takdirde geleceğin korkulu rüyası sadece pandemi, iklim değişikliği, gıda, silah, ilaç, teknoloji ve kripto varlıklar olmayacak.
Asıl tehlike önlenemez hızla büyüyen ve ülke ekonomilerini bir kara delik gibi yutacak olan, geleceğin korkulu rüyası, bu dev şirketler olacaktır.