Bir ülke düşünün ki, hiç bir şey üretmiyor ve tüm vatandaşları yatıp kalkıp geyik muhabbeti yapıyor. Bu ülke enerjisinin yarıdan fazlasını ithal ediyor ama ekonomik değeri olan bir şey üretmek için çaba harcamıyor. Teknoloji üretmiyor, endüstriyel ve tarımsal faaliyetlerde bulunmuyor. Hadi canım sen de böyle ülke olur mu?

Kendi tarihimizi okumadığımız için  “Duraklama Dönemi” Ne zaman desem? Soru sorma dersiniz. Biz söyleyelim o zaman. 1606 ile 1699 yılları arasıdır. Bu dönemde yapılan yanlışlardan da ders çıkarmamışız. Bu dönemde ne mi olmuş? Devlet Yönetimi bozulmuş ve devleti idare edecek olan ehil ve liyakatli memurların yerini damatlar ve akrabalar almış. Eğitimde “Enderun Mektepleri” Saray içinde bir okuldur. Sarayda, orduda ve hükümet işlerinde çalışacak memurları ve hizmetlileri yetiştirmek bu okulun görevidir.” Önce bu okul, arkasından da medreseler bozulur. Neden mi? Eğitimin içine rüşvet girer. Böyle oluncada: Ordu ve Donanmanın bozulması da kaçınılmaz olur. Maliyenin idaresi, liyakatli ve ehil insanların elinden alınır. 

Atalarımız böyle yapmış diye; bizler de çağdaş olmayan bir eğitim proğramıyla, eğitimi yaz-boz tahtasına çevirmişiz. Gelelim en önemli kurum olan Hazine ve Maliye! Mali kararları bir kişi alır olur biter. Şura (danışma heyeti) ile alırsanız yanılma payınızı en aza düşermiş! Hadi canım sende..

Seçim kaybetmiş muhalefet: Değişimden söz etmeye başladı! Oysa değişim nedir? Sağlıklı bir değişim süreci şu aşamalardan oluşur: Problemin varlığını kabul etmek. Değişim gerekliliğinin farkına varmak. Değişim için karar vermek gerekir. Değişim, değişerek yeni bir hal almayı ifade eden bir kavramdır. 

Fazla uzatmayalım. Nasıl bi değişim olsun efendiler? Nasılı var mı? Baştaki adamı değiştiririz olur biter. Biz de yolumuza devam ederiz. İşte size değişim..