Adam, uğraşıp didiniyor.
Gecesini gündüzüne katıp, para ve zaman harcıyor.
Sonunda talip olduğu makama gelip oturuyor.
***
Makamına oturur oturmaz sanki o görevi ısrarla isteyen o değilmiş gibi…
Sanki o koltuğa oturmak için gecesini gündüzüne katmamış gibi.
Hatta.
O yere gelebilmek için para ve zaman harcamamış gibi bir psikolojiye bürünüp, adeta kendisini yalvara yakara ve zorla o makama getirilmiş havasına giriyor.
***
Seçilmek için günde iki saat ancak uyuyan aynı adam, seçildikten sonra seçildiği makama 2 saat ayırdığı için herkesten minnet duymasını bekliyor.
Seçilmek için 20 saatini eleştiriyle geçiren adam, seçildikten sonra en küçük eleştiriye bile tahammül edemiyor.
***
Kısacası…
Koltuk insanı fana halde değiştiriyor.
Seçilmek için milletin önünde 9 takla atanlar, seçildikten sonra milletin kendisine şükretmesi için 9 takla atmasını bekliyor.
Velhasıl…
Bu ülkede her şey seçilinceye kadar…
Seçilenin seçildiği koltukta şirazesi kayıyor!
Seçilmek için yalvaranlar, seçildikten sonra herkesin kendisine yalvarmasını istiyor!
.....,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
DEDEDEN SAĞCI, BABADAN SOLCU…
Siyasete bakış açımız çok tuhaf...
Ya babadan solcuyuz, ya da sülaleden Sağcı.
O yüzden…
Aramızda siyasi düşüncesini okuyup, araştırıp, değerlendirme yaparak belirleyenlerin sayısı çok az.
Daha küçük yaşlarda, evde konuşulanlar çerçevesinde başlayan etkileşim, yıllar itibarıyla sürüp gider.
Çoğunlukla da, Baba hangi partiyi tutuyorsa(ki o da babasından etkilenmiş oluyor), çocuk da ister istemez o siyasi görüşü benimser.
***
O yüzden;
-"Ben hayatımda Sol’a oy vermedim" diyene çokça rastlarsınız çevrenizde…
Yine…
-"Bu yaşıma kadar hiçbir Sağ partiye oyum nasip olmadı" diyen de çoktur.
Halbuki…
Seçimde bir partiye oy veren, ya da oy verdiği partiyi canı gönülden destekleyen birçok insan, o partinin ne düşüncesini tam olarak biliyordur, ne de o partinin tüzük ve programını okumuştur.
Sadece, Atadan gelen bir miras gibidir bu durum.
***
Bir de bunun yanı sıra, parti falan bilmeyen, sadece genel başkana bakarak oy tercihini belirleyenler vardır.
Ya yürüyüşünü ve karizmasını beğenip oy verir…
Ya da…
Bir şekilde kendisine soğuk geldiği, bazı tavır ve söylemlerine gıcık kaptığı için oy vermez.
Neticede…
***
Genel başkanlara endeksli bir siyaset anlayışı yıllardır hüküm sürer bu ülkede.
Seçimlerde yüzde 50 oy almış bir partinin genel başkanını çekip alın, o parti yüzde 5 oy bile alamaz hale gelir.
***
İşte bu gün ülkemizin siyaset anlayışı aynen bu haldedir.
Yani…
Genel başkan siyasetidir.
Hâlbuki partilerin siyasetini genel başkanlar değil, parti programları, parti tüzükleri belirler.
Ama yukarıda da söylediğimiz gibi buna kimse bakmaz.
Merek da etmez!
Herkesin gözü, genel başkanın yakışıklılığında, karizmasında, yürüyüşündedir…
Eğer bu özellikler yoksa siyasetin daniskasını da yapsa, partisine oy kazandıramaz genel başkan…
Tüzük ve Program istediği kadar mükemmel olsun…
Genel başkanı sevmediyse seçmen oy falan çıkmaz o partiye…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
ADAY GÖSTERİLİRSE SİYASETİN GÜNDEMİ DEĞİŞİR, GÖSTERİLMEZSE AYNI FİLMİ İZLEMİŞ OLURUZ…
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş sonrası ilk seçim 2014 yılında yapıldı.
Muhalefet ittifakının Cumhurbaşkanı adayı olarak Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in ismi çokça konuşuldu.
Hatta…
CHP’nin Eskişehir’de düzenlediği ve genel başkan Kılıçdaroğlu’nun da bizzat katıldığı il başkanları toplantısında “Adayımız Büyükerşen” açıklamasının kamuoyuna yapılmasıne kesin gözle bakılıyordu.
O gün böyle bir açıklama yapılmadı.
Ertesi gün ise Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı adayı olarak Ekmelettin İhsanoğlu’nun ismini açıkladı.
O gece ne olduysa olmuş, hiç hesapta olmayan bir isim muhalefet cephesinin adayı oluvermişti.
***
İkinci Cumhurbaşkanlığı seçimi 2018 yılında yapıldı.
Bu defa partiler seçime kendi adayları ile girme kararı aldı.
CHP’nin Cumhurbaşkanı adayları arasında en çok ismi zikredilen kişi yine Eskişehir büyükşehir belediye başkanı Yılmaz Büyükerşen oldu.
Zira…
Parti genel başkanı Kılıçdaroğlu’nun ortaya koyduğu aday kriterleri adeta Büyükerşen’i işaret ediyordu.
Ama yine olmadı.
Muharrem İnce’nin ismi CHP Cumhurbaşkanı adayı olarak açıklandı.
***
Yaklaşık 7 ay sonra Cumhurbaşkanlığı için üçüncü seçim yapılacak.
Şu günlerde 6’lı masanın Cumhurbaşkanı adayı olarak yine Büyükerşen’in ismi sıklıkla geçmeye başladı.
Çeşitli çevreler son günlerde ittifak ortaklarının karşı çıkmayacağı tek ismin Büyükerşen olduğunu zikreder hale geldi.
Sonuç olarak…
İlk iki seçimde adaylık için en çok ismi geçen Büyükerşen bu seçimde altılı masanın adayı yapılır mı bilemiyoruz?
Olurda aday gösterilirse, siyasetin gündemi de mecrası da ister istemez değişecek…
Diğer iki seçimde olduğu gibi, ismi çok konuşulup bu defa da aday gösterilmezse, biz aynı filmi üçüncü kez izlemiş olacağız…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
NE KADAR DA BİZİ ANLATIYOR!
Bir Fransız, bir Alman ve bir Türk müzede "Adem ve Havva Cennet Bahçesinde" tablosuna bakıyorlarmış:
Alman,
"Bedenlerinin kusursuzluğuna bakar mısınız? Adem ile Havva mutlaka Alman olmalı." demiş.
Fransız, Alman’a karşı çıkmış:
"Havva ne kadar güzel, Adem ne kadar yakışıklı. Bu denli çekici olduklarına göre, hiç kuşkusuz Fransız olmalılar."
Türk, tabloyu uzun uzun izledikten sonra kararını vermiş:
"Bunlar kesin Türk’tür. Üstte yok, başta yok, elmadan başka yiyecek yok, ama hala kendilerini cennette sanıyorlar."
***
Fıkralar bazen gerçeği yansıtır.
Ne yalan söyleyelim; okur okumaz “sanki bizim halimizi anlatıyor” diye düşünmediysem yalan söylemiş olurum…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,