AK Parti'nin her dönem liste başında olan isimleri, Ankara ile arası iyi olan, Erdoğan'ın nazarında da kıymet gören isimleri oldu...
İlk dönem Murat Mercan idi bu isim.
Partinin kurucusu, genel başkan yardımcısıydı...
***
İkinci dönem Kemal Unakıtan oldu.
Maliye bakanı ve kabinenin Erdoğan'dan sonraki en kudretli ismiydi.
***
Sonrasında Nabi Avcı oldu liste başı. Erdoğan'ın belediye başkanlığı öncesi ve sonrasında yanında olan, Milli Eğitim Komisyonu başkanlığı ve sonrasında iki ayrı bakanlık yapmış bir isimdi.
***
Bu isimler, Eskişehir listesinin başına konulup, Eskişehir milletvekili seçildiğinde, şehri tam anlamıyla tanımadıkları, şehrin dinamiklerini ve hassasiyetlerini tam anlamıyla kavrayamadıkları için şehirdeki partili aktörlerin yönlendirmeleri ile hareket etmek durumunda kaldılar.
***
Partili aktörler ya da diğer vekiller zaman zaman bu isimleri ya kendi çıkarları doğrultusunda ya da yanlış stratejiler konusunda karar aldırmaya bir şekilde ikna etti.
Anlayacağınız...
Partide birileri gaza getirdi, onlar da şehir hassasiyetine tam hakim olamadıkları için gaza gelerek, bazen kendi talimatlarıyla, bazen de bakanları araya sokmak suretiyle yapılmaması gereken şeylerin yapılmasına neden oldu.
***
İşte bu kararlar sonucu yapılan yanlış ve yersiz girişimler çoğu zaman ters tepti.
Karşı tarafın daha çok kenetlenmesine, hatta karşı cenahta gevşeyen desteğin daha fazla konsolide olmasına yol açtı.
***
Örneğin ilk dönem, yani Murat Mercan'ın liste başını çektiği dönemde, AK Partililerin “Biz belediyeleri kazanırsak tramvay raylarının üzerini asfaltla kapatacak, projeyi iptal edeceğiz” söylemi ile başlatılan kampanyası, seçim yenilgisinin belki de en büyük nedeniydi.
***
İkinci dönem, yani Unakıtan'ın liste başı patronu olduğu dönemde, yine mahalli seçimlere birkaç gün kala AK Partililerin belediye önüne kadar yürüyüp, siyah çelenk bırakması ve belediye önündeki AK Partili kalabalığın tehditler savurması, belediye şirketlerine baskınlar yapılması da kamuoyunda öyle antipatik bulundu ki, seçim yenilgisine resmen neden oluşturdu.
***
Üçüncü ve dördüncü dönemlerde, yani Nabi Avcı'ın liste başı olduğu dönemlerde de yapıldı buna benzer işler.
Odunpazarı belediyesini CHP kazanınca Şehri Derya parkı ile Kurşunlu Külliyesinin belediyeden alınması, belediyelerin okullara sokulmaması, kamu kurumlarına belediyelerle iş yapmama talimatlarını verilmesi, belediye ve Büyükerşen'e açılan davaların köpürtülmesi gibi...
***
Hepsi de yukarıda söylediğimiz üzere partinin o dönem liste başı ve patronu olarak gözüken isimler ikna edilerek yaptırıldı.
Ancak bu sonucu hesap edilmeden yapılan ama çuvallanan işlerin günahı hep patron pozisyonunda olan isimlere yapıştı.
İkna edip yaptıranlar ise anında ortadan sıvıştı!
***
Şimdi ise AK Parti'nin Eskişehir'deki görünen patronajlığını Fatih Dönmez yapıyor.
Önemli kurumların üst düzey bürokratlığını yapmış, ardından siyasete girip Enerji Bakanlığında bulunmuş, Ankara'da ve parti çevresinde havası turası ve duruşu olan da bir isim.
***
Zaman zaman kendisine “Eskişehir ve parti işleri ile çok ilgili değil. Parti ile ilgili işlere pek karışmıyor.” eleştirisi yapılıyor.
Kim bilir?
Belki de doğrusunu yapıyor!
Belki de belirli bir mesafe koymakla, geçmişte zaman zaman Murat Mercan, Kemal Unakıtan ve Nabi Avcı'nın düşürüldüğü pozisyona düşmemek için kendince tedbirini alıyor...
Böylelikle...
Çevresindekilerin, sonunu düşünmeden kendisine yaptırmak istediği ama sonuçta karşı tarafa avantaj sağlayacak eylem ve olayların kararlarını veren isim olmak istemiyor.
Belki de bilerek ve haklı olarak, çetrefilli bulduğu işlerin baş aktörü olmaktan imtina ediyor...
KOSKOCA ŞEHİR ÖLÜM YILDÖNÜMÜNÜ UNUTTU İYİ Mİ!
-Kurtuluş savaşının en önemli kahramanlarından…
-Muazzam bir Komutan…
-Devlet Demiryollarının kurucusu ve ilk genel müdürü.
***
Durun, daha bitmedi...
-Milletvekilliği ve Bakanlık yapmış başarılı bir siyasetçi…
-Milli İstihbarat Teşkilatının fikir babası…
-Emekli Sandığının kurucusu…
***
Dahası da var...
-Avrupa Başkentlerinde Türk büyükelçiliği yapmış önemli bir diplomat…
-Soykırımdan sırasında binlerce insanın hayatını kurtarmış bir devlet adamı.
Ve...
-Atatürk’ün en yakın arkadaşı ve sırdaşı…
***
Behiç Erkin’den bahsediyoruz.
Hani “Mezarımı iki demiryolunun arasına yapın” vasiyeti üzerine Enveriye İstasyonu önündeki iki ray arasına defnedilen ve o müthiş insandan.
***
Geçtiğimiz 11 Kasım günü, adına, haftalar sürecek sempozyumlar, uluslararası kongre ve konferanslar düzenlenmesi gereken böylesine değerli bir ismin ölüm yıl dönümüydü...
***
Unutuldu gitti iyi mi?
***
Zaten her yıl bir-iki kurum ve kuruluş ile bir avuç insan hatırlayıp, mezarı başında anıyordu, bu yıl hatırlayan da olmadı!
Yazık!
Hem de çok yazık!
Bu şehir bu mahcubiyeti zor taşır!
KİSİ DE HAKLIYSA OLAN VATANDAŞA OLUYOR DEMEKTİR!
AK Parti il başkanı, sosyal medya hesabı üzerinden, bir onu ile ilgili açıklama yapıp, belediyeleri eleştiriyor.
CHP il başkanından cevap gecikmiyor.
Cevabın sonunda şöyle bir ibare mutlaka oluyor: “Sen önce hükümetinin yapmadığı şu işlere bak!”
***
CHP il başkanı bir açıklama yapıyor ve yaptığı açıklamada söz verilmesine rağmen ya da yapılması gerekip de yapmayan bir konuda iktidarı eleştiriyor.
AK Parti il başkanından cevap gecikmiyor.
Cevabın sonunda da şu ibare mutlaka yer alıyor: “Sen önce belediyelerinin yapması gerekip de yapmadığı şu işlerle ilgilen”
***
Sonuç olarak...
Her ikisinin de iddialarında haksız olduğu yönler var.
Ancak.
Her ikisinin de eleştirilerinde haklı olduğu yönler de var.
Eee, verilmeyen hizmetler konusunda hal böyle olunca, yani ikisi de haklı olunca, olanın vatandaşa olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor!