Eskişehir'de şehir içi trafik sorunu var!
Hem de ciddi şekilde var!
Belki Bursa'daki, İstanbul'daki, İzmir'deki kadar var, ama sonuçta var işte!
Ve bu sorun özellikle ana caddelerin tıkanmasına, sürücülerin çileden çıkmasına neden oluyor.

Eskişehir'de çevre yolu sıkıntısı var!
Hem de çok ciddi şekilde var!
Hatta hiçbir şehirde olmadığı kadar var!
Ve alternatif çevre yolu yapılmadığı için bu sorun mevcut çevre yolunun hemen her gün tıkanmasına, sürücülerin saç baş yolmasına neden oluyor.
***
Şehir içi trafik sorununu çözecek olan büyükşehir belediyesi.
Çevre yolu sorununu çözecek olan ise iktidar.
***
Ama gelin görün ki bir taraf çevre yolu yapılmamasını eleştirip, şehir içi trafiğini ağzına almıyor, diğer taraf ise şehir içi trafik sorununun çözülemediğini eleştirip çevre yolu trafiğini görmezden geliyor.
***
İki taraf da, kendi yapması gereken işi bırakmış bir tarafa, karşısındakini yap(a)madığıyla suçluyor.
Aslına bakarsanız her iki taraf da haklı!
Ama gelin görün ki iki tarafın da haklı olması vatandaşın mağdur olmasını ortadan kaldırmıyor.
Bir taraf şehir içi trafik sorununu, diğer taraf çevre yolu trafik sorununu ortadan kaldırmak için uğraş vermiyor.
Her iki tarafın kendince haklı olduğu bu şehirde en büyük haksızlık vatandaşa yapılıyor.

1-280

57 YIL MAL GİBİ YAŞA,SONRA DA KALKIP ATATÜRK'Ü İTİBARSIZLAŞTIRMAYA KALK!

30 yaşında tabur komutanı olarak Trablusgarp’ta İtalyanlarla savaşıyor…
34 yaşında tümen komutanı olarak Çanakkale’de İngilizlerle çarpışıyor…
25 yaşında General olarak Muş, Bitlis ve Van bölgelerini Ruslardan temizliyor.
***
36 yaşında Ordu komutanı olarak Filistin cephesinde savaş veriyor.
38 yaşında işgal altındaki İstanbul’dan Samsun’a çıkıyor…
40 yaşında Meclisin Başkomutanlık görevi vermesiyle Sakarya’da Yunan ordusuna karşı savaşıyor.
***
41 yaşında bütün Anadolu topraklarını düşmandan temizliyor…
42 yaşında Türkiye Cumhuriyetini kuruyor… 7 yıl boyunca devrim üzerine devrim gerçekleştiriyor.
***
Çok merak ediyoruz; Atatürk’e düşmanlık besleyenlerin acaba hangisi bu yaşlarla ne yaptı?
Emperyalizme karşı savaş mı başlattı?
Devrim üzerine devrim mi yaptı?
Bitme noktasına gelen bir ulusu yeniden ayağa mı kaldırdı?
***
Vallahi merak ediyoruz?
Acaba Türklüğü mü yüceltti?
Köylüyü milletin efendisi mi yaptı?
Kadınlara seçme hakkı verip, çocuklara ve gençlere anlamlı bayramlar mı hediye etti?
***
Öylesine merak ediyoruz ki:
Atatürk’e hakaret etme yetkisi olduğunu zannedenler bu yaşlarında, vatanına bağımsızlığı mı öğretti acaba?
Fabrikalar, sanayi tesisleri mi kurdu?
Yoksa boş zamanlarında oturup Geometri kitabı mı yazdı?
***
Bu saydıklarımız ve sayamadığımız yüzlercesinden bir tekini bile yaptıysa sözüm yok…
Fakat 57 yaşına kadar mal gibi yaşadıysa ya da yaşayacaksa ve de çıkıp buna rağmen Atatürk’e dil uzatabiliyorsa, o benim nazarımda bildiğiniz çöptür!
***
Meslek icabı siyasal düşüncesini beğenmediğimiz, sevmediğimiz, dünya görüşünü paylaşmadığımız ve bir arada olmaktan hiç de keyif almadığımız insanlarla yeri gelir otururuz, konuşuruz.
***
Ancak…
Atatürk’e hakaret eden biriyle, bu her kim olursa olsun, yan yana dahi gelmeyiz, gelemeyiz.
Çünkü Atatürk, meslek etiğimizin de, kurumların da çoğu değerlerimizin de her zaman üstünde yer alır… 
***
NOT- Büyük taarruzun yıl dönümünü kutladığımız şu günlerde, özellikle sosyal medya üzerinden, kurtuluş savaşını itibarsızlaştırma adına  Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'e yönelik çirkin itham ve söylemlere denk geliyoruz. 
Bu sistematik saldırılarda bulunanların, saldırılarını takma isimlerle açtıkları hesaplardan yapmaları aslında ne kadar korkak olduklarını da açıkça gösteriyor!

TAM DA BİZİM EĞİTİM SİSTEMİ İŞTE!

Tatilden dönen bir grup öğretim görevlisi alel acele çağrıldı ve bir uçağın içine bindirildi.
***
Kapılar kapatıldıktan sonra onlara bindikleri uçağın öğrencileri tarafından yapıldığı bilgisi verildi.
***
Öğretim görevlileri büyük bir korku ve telaş içinde uçağın kapanan kapılarına doğru koşmaya başlar.
***
İçlerinden sadece biri büyük bir özgüven ve sakinlik içinde oturduğu yerden kalkmayıp, onları izler.
***
Diğerlerinden biri fark ederek sorar: “Neden siz de kaçmıyorsunuz hocam?”
***
Oturan öğretim üyesi aynı sakinlikle cevap verir: “Bunlar bizim öğrencilerimiz de onun için”
***
Bu defa uçağın kapısını zorlayan başka bir öğretim üyesi sorar “Onlara çok iyi bir eğitim verdiğinizden mi eminsiniz?”
***
Yine sakince bir cevap gelir: “Ben bu uçağın kalkmayacağından eminim!”
***
Fıkra tam da bizim eğitim sistemimizin ne durumda olduğunu anlatıyor.
Eğitimcinin kendisi bile öğrencisine eğitim veremediğini, öğrencinin de o eğitimi alamadığını biliyor...
Hani diyorlar ya “Eğitim sistemimizin iki büyük sorunu var. Bir: Eğitim yok. İki:sistem yok” diye...
Tam da öyle bir durum işte!