İnsan, biyolojik olarak; maddesel bir yapıya, gelişmiş bir beyine, dil kullanarak
konuşma kabiliyetine sahiptir. Sosyolojik olarak; bir ailede ve toplumda doğar, o
toplum ve ailenin içinde büyür gelişir, o aile ve toplumun din, dil ve kültür gibi
öğelerini öğrenir.
Şimdi burada duralım... Dünyaya gelişimize müdahil olamadığımız için ailemizi
seçmemiz olanaksız. O zaman o ailenin yapısı, dili, dini, kültürü ne ise onu
yaşayacaktır. Dünyaya gelen çocuğun yaşamını o aile ve çevresi şekillendirir.
Son olarak insan psikolojik bir varlıktır. Duygu, düşünce ve davranış gibi psikolojik
süreçleri yaşar, bu süreçler birbirini etkileyerek gelişim ve değişim sağlar. Bazılarında
da bu süreç tersine işler.
Köküne bağlı bir ağaç; yüzlerce kökünden ayrılarak kesilmiş ağacı taşıyan bir
kamyonun kendisine çarpması sonucunda kendinden olan yüzlerce ağaç dolu koskoca
kamyonu durdurur. O kamyonu durduracak gücü ise toprağa bağlı köklerindedir. Eğer
güçlü, kuvvetli olmak istiyorsanız köklerinize inancınıza ve ilkelerinize bağlı kalın. O
zaman size karşı hiçbir güç başarılı olamaz.
Dahiliyi dünya liderleri tarafından kabul edilmiş bir insan. Alçakgönüllü, etrafındaki
insanlara huzur veren bir insan. Her an karar vermek zorunda olduğu için sürekli
aklını kullanması gerekiyor. Aklını kullanırken de ilim ve bilgiden ayrılmadan karar
veriyor. “Bazen hiç umulmadık adamdan, ben pek çok şeyler öğrenmişimdir.
Hiçbir görüşü, değersiz görmemek gerekir. Sonuçta, kendi fikrimi uygulayacak
bile olsam, herkesi ayrı ayrı dinlemekten zevk alırım.”
Bu sözleri şöyleyen Mustafa Kemal Atatürk ülkesindeki insanların köklerinden
kuvvet alarak Kurtuluş Savaşını kazanmıştır.