İki hırsız koşarak kaçıyormuş.
Yolda üçüncü kişi onlara katılıp, onlarla birlikte koşmaya başlamış.
Hırsızlar şaşırmış bu işe…
“Hadi biz hırsızız ve kaçıyoruz. Sana ne oluyor? Sen niye kaçıyorsun?” diye sorunca cevap vermiş üçüncü şahıs:
-“Ben de namım yürüsün diye kaçıyorum!”
***
Yukarıdaki fıkra şimdilik burada dursun…
Şimdi!
Her seçim öncesi milletvekili adayı olacak isimler kamuoyunda dolaşır.
Bu isimler arasında milletvekili adayı gösterilme ihtimali yüksek olanlar vardır.
Yani ciddi aday adaylarıdır bu isimler.
Milletvekili adayı gösterilmeleri sürpriz olmayan isimlerdir.
***
Tanınan insanlardır örneğin.
Aynı zamanda bilinen insanlardır bu isimler.
Birçoğu güvenilir isimlerdir.
Makama yakışacak insanlardır mesela.
Kısacası şehirde karşılığı olan, işinde başarılı, belirli bir çevresi olan kişilerdir.
***
Bir de yukarıda saydığımız özelliklerin bir tanesini bile sağlamayan ama aday olmak isteyenlerin  isimleri konuşulmaya başlar her seçim öncesi.
Adaylık yolunda aslına bakacak olursanız hiçbir şansları yoktur.
Bu gerçeğe rağmen bazıları havaya girerek aday yapılacağına gerçekten inanır.
Aralarında, evde yalnız başınayken, ayna karşısına geçip milletvekili yemini etme idmanı yapanlar bile olur.
***
Bazıları da aday yapılmayacağını bile bile çıktığı adaylık yolunun beyhude bir yol olduğunu bilmesine rağmen sırf “ismim duyulsun”, “namım yürüsün”, “geleceğe siyasi yatırım olsun”, “bir yerlerde bir koltuk kapayım” düşüncesiyle aday adayı olur.
Şu sıralar aday adayı olacak isimler arasında bu sözünü ettiğimiz kişilerin sayısı artmaya başladı.
Başladılar koşmaya!
Şansları yok bu gerçeği de biliyorlar ama yukarıdaki fıkra misali “namım yürüsün yeter!” diyorlar.
Ne diyelim?
Herkesin çarşısı Pazar olsun!

*******

SÖYLEDİKLERİ BELKİ DOĞRU AMA KIYMETİ YOK…

Ülkede iktidar olup, ülkenin herhangi bir şehrinde muhalefet olmak zor iş…
Tıpkı Eskişehir’de olduğu gibi…
AK Parti 20 yılı aşkın süredir ülkenin iktidarında.
Aynı AK Parti 20 yılı aşkın Eskişehir’de muhalefette.
***
Bu durum, AK parti açısından ruh dengesini dahi bozacak bir durum yaratıyor.
Düşünsenize…
Hükümet eden iktidarınız bir söylemde bulunuyor, ya da bir uygulamaya imza atıyor.
Bunu, inanmasanız da mecburen savunmak durumunda kalıyorsunuz.
Benzeri bir söylem ya da uygulama muhalefet olduğunuz şehirde yaşanıyor…
Sessiz kalsanız olmuyor, eleştirseniz hiç olmuyor.
Eleştirdiğinizde de dikkate değer bulunmuyor.
Zira…
İnsanlar “Sizinkiler yaptığında niçin sesiniz çıkmadı. Her şeyi yapmak size hak da başkalarına hak değil mi?” diye sorguluyor.
***
Bakın en son örnek şu yakın zamanda yapılan su zamları…
Hükümet, yani iktidar ne kadar mal ve hizmet varsa hepsine birbiri ardına zam yapmış…
Buna ses çıkartamıyor AK partililer.
Nasıl çıkartsınlar ki?
Kendi iktidarını ve hükümetini eleştirecek değil ya.
Haliyle sessiz kalıyor…
***
Fakat CHP belediyesi zam yapınca, mahcubiyet içinde olunsa da, muhalefet kimliğiyle bu durumu eleştiriyor…
İşin kötü tarafı…
İktidarının yaptığı zamlara ses çıkartmayıp, belediye zamlarını eleştirdiğinde, çok da dikkate alınmayacağını biliyor.
Nitekim çoğunlukla alınmıyor da…
Çünkü…
AK parti açısından ortaya her zaman “Söylediklerimiz doğru ama kıymeti yok” gibi bir durum çıkıyor…
Dahası…
“Hükümet doğalgaz, akaryakıt ve elektrik zamlarını geri alsın, belediye de su zammını geri alır” dendiğinde, ortalık sus-pus oluyor…
***
Yukarıda da söyledik ya…
Zammı eleştiren AK partililerin söyledikleri belki doğru ama kıymeti yok…
Çünkü…
Bundan önceki doğruları söylemediler, söyleyemediler…

protesto-2


……………………………………………………………

VAZİYET FENA!

Çarşıda esnaf olan bir dostumuzun yanına uğradık önceki gün…
Çayımızı söyledi başladık muhabbete…
Hoş beşin ardından sorduk işlerin nasıl olduğunu…
“Valla ne sen sor ne ben söyleyeyim. Durum felaket” diye başladı anlatmaya.
***
Elektriğe, doğalgaza, kiraya para yetiştiremez olduğunu söyledi.
“Müşteri zaten eskisi gibi değil. İnsanlar ne yeni bir şey alıyor, ne dışarda çay kahve içiyor” dedi ardından.
Son olarak da “Ben dahil burada gördüğün pek çok komşu bu kışı çıkartamayacak demedi deme” dedi.
***
Sohbet sırasında özellikle son günlerde sık sık tanık olduğu bir olayı da anlattı çarşıdaki esnaf dostumuz…
Eskiden dükkanına sürekli dilencilerin geldiğini, şimdi dilencilerin yerini resmen normal vatandaşların aldığını söyleyerek “İnanmıyorsan bir sabah gel dükkana 3-4 saat birlikte duralım. Kapıdan giren ve müşteri zannettiğim üstü-başı düzgün insanlar, elektriklerinin kesik olduğunu, doğalgaz borcunu ödeyemediğini, su yükleyemediğini anlatıyor utana sıkıla. Durumlarını anlatıp para yardımı yapmamı istiyorlar. Vatandaşın durumu bizden de beter halde…”
***
Anlattıklarını dinlerken midemize kramplar girdi.
İşin sonu nereye varır bilemiyoruz ama gidişat hiç hoş değil sanki…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

NASIL OLSA KİMSE İNANMIYOR!

Enflasyon oranı yüzde 84.39 olarak açıklandı…
Kimsenin kolay kolay inanacağı bir rakam değil bu.
Nasıl inanılsın ki?
Bir liraya satılan ekmek 4 lira, 5 liraya satılan şeker 25 lira, 90 lira olan tereyağı 215 lira olduğunda, diğer mal ve hizmetlerin fiyat artışı da en az bu oranlara geldiği düşünüldüğünde, enflasyonun yüzde 84.39 olduğuna kim inanır ki?
O halde büyük bir çoğunluğun inanmadığı bu küsuratlı rakamları niye açıklarlar ki?
Ben olsam “Enflasyon yüzde 10 çıktı” diye açıklarım.
Nasıl olsa itiraz eden de yok, inanan da!

nebati
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,