Ağanın paşanın önünde eğildik, saygıdan dedik. Oysa saygımız para içindi. Paranın önünde eğildikçe de onun kölesi olduk.
Putumuz para olunca; aracı olması gereken para bizim için amaç oldu. Böyle olunca da ona tutsak olduk. Para, para, para! Sizler de parasız bir şey olmuyor diyorsanız; Cumhuriyetin kuruluş yıllarına bakın derim. O dönemin insanlarında çalışarak, beden teri dökerek ülkenin sorunlarını çözme azmi vardı.
Mustafa Kemal Atatürk; çalışmanın erdemini şu sözleriyle bize aktarmıştır: “Milli hedef belli olmuştur. Ona ulaşacak yolları bulmak zor değildir. Denebilir ki, hiç bir şeye muhtaç değiliz. Yalnız bir tek şeye çok ihtiyacımız vardır: “ÇALIŞKAN OLMAK!” Ama bizler ne yaptık. Kendimiz için çalıştık. Oysa doğru olan önce ülkemiz için çalışmak olmalıydı. Sonra çalıştığımız işyerinin daha çok üretim yapması için çalışmalıydık. Ama bizler önce ben kazanmalıyım dedik. Bencilliğimiz hep ön planda oldu.
Çalışmadık. Cumhuriyet döneminde çalışarak elde ettiğimiz yüksek gelir getiren
gelecekte ki çocuklarımıza ait, kamu malı olan fabrika ve işletmeleri sattık. Güven duyduğumuz kurumları yerle bir etmedik mi? Başkalarının bize yapacağı kötülükleri bizler kendimize yapmadık mı? Bizi yok edecek olan herşeyi yaptık: “Çalışmadan zengin olmak istedik. Bilmediğimiz konuları biliyormuş gibi bilgelik taslamadık mı? Karakteri, etik değerleri ve bilgisi olmayan insanları kamuya ait iş yerlerinde çalıştırdığımız için bu günlere geldik...