Bağımlılık deyince akla ilk neler gelir?    Sigara kanser yapar, keseye de cana da çok zararlıdır. Alkol? Valla bağımlılık derecesine göre değişir, kimisi bağımlı da olsa yaşamanın gereğini yerine getirir, sorumluluklarının bilincinde olur, yani etrafına zararsızdır, . “Bu ortamda, bu dünyada içmeyeceksin de ne edeceksin” felsefesi ile  kimselere zararı dokunmadan  hatta  kendi çaplarında filozofça  üretkenlikte de bulunarak yaşamlarını sürdürür. Ancak işi abartıp hem kendisine hem ailesine hem çevresine zararları dokunanları da olur, onlara da “Allah ıslah etsin” denir.
     Evettt.. Uyuşturucu bağımlılığı vardır, Allah kimselere vermesin. Sahipsiz canları düzenli besleyen arkadaşlarım anlattı: şehrin en mutena semtinde, saat  çok da geç değil, 20.00 sularında her gün önünden geçtiğim Vişnelik parkının arkalarında bir yerde, düzgün giyimli gencecik canların bali çektiklerine şahit olmuşlar..Vah ki vah!
     Başka ne bağımlılığı olur? Kumar; Evleri, ocakları söndüren amansız bir bağımlılık, aman aman!..
     Sonracığıma, kahveye gitme, sinemaya gitme, alışveriş yapma, yani tüketim alışkanlıkları. Olmasalar iyi olur doğrusu. Ama olursa da dünyanın sonu değildir.
     Ah pardon pardon! nerdeyse unutuyordum, haniii.. bir de aşk bağımlıları vardır, olur olmaz insana sevi bağlayanlar, bu sevi uğruna  hayatlarını, hayatları zehir edenler. Bunlar da bir süre sonra bu bağımlılıklarından vazgeçip ayaklarını yere basarlarsa sorun olmaz, ama aşırıya kaçıp ta ulaşamadıkları aşklarını “ya benimsin ya hiç kimsenin” diye öldürmelere filan kalkarlarsa, evet.. tabii o zaman zarar verirler. 
     Peki hayat bağımlılıklar olmadan yaşanır mı? Bence hayır, olmazsa olmaz. Bu bağımlılıklar yeter ki çok zarar vermesin ne kişiye ne çevresindekilere. Yoksa öyle tek düze bir hayat ta can sıkıcı olur.
     Mesela anaç anne babalar vardır, evlatlarına bağımlılardır, kötü mü? Bence hiç de değil. Evlat gibi tatlı bir bela var mıdır bu dünyada? Olsun, insancıklar evlat bağımlısı olsun, hürriyet, ulusalcılık, vatan, laiklik, Atatürk bağımlısı olsun, neden olmasınlar ki? İnsan olan bu duyguları tatmalı illaki. Ot gibi yaşayıp gidecek değiliz ya bu dünyadan.
     Ben şimdi başka bir bağımlılıktan bahsedeceğim, çok kimsenin bilmediği, bilmek istemediği, “aman, adam sen de” deyip geçtiği, zararlı mı değil mi hala kesin karar veremediğim bir bağımlılıktan bahsedeceğim. Sıkı durun bunun adı  “hayvan sevme” bağımlılığı.
     Şimdi bazılarınızın dudak büktüğünü, “hadi canım” dediğini, “adam sen de, bu da ne biçim bir bağımlılıkmış” dediğini görür gibi oluyorum.
     Eee! Çeken bilir, yaşayan bilir. Bu öylesine bir bağımlılıktır ki bir kez tutulmaya gör yandığının resmidir; “tüm eşin, dostun hayvan sevmelidir, en azından hayvana zarar vermemelidir, yolda gidersin, gözün uzun projektörlü bir radar gibidir, her yerde, havada uçanda, yolda kaçanda, insan dışı can arar, görürsün. İlla da görürsün. En yakınlarınla arada da olsa kavgalı olursun evinde beslediğin, sokakta, barınakta gözettiğin canlar için.
     Gittiğin toplantılarda, seyahatlerde, yediğin yemekte, içtiğin suda, soluduğun havada hep onlar vardır. İstesen de asla vazgeçemezsin sokaktaki sarışın tekir kediden, tramvay yolu üzerinde oturup kalmış arap köpekten. Sen varsan onlar da var, başkası olmaz. Tatile çıkamazsın, konu komşunla ahbaplık edemezsin, kırk yıllık dostundan, evindeki mobilyalardan haydi haydi vazgeçersin. Sinema alışkanlığını, güzel koku, güzel giysi, ucuzluk takibini bırakır, ucuz mama,  promosyon tavuk ciğeri takibine başlarsın.
     Ne sen onlarsız, ne onlar sensiz olmaz. Hayatının odak noktasına oturur, yerleşir. Onları sevenler senin sevenin, sevmeyenler düşmanın olur, insanların çoğu yollarda beslediğin sahipsiz canlara tiksintiyle, hayretle bakar, sen de onlara nasıl oluyor da benim gördüklerimi onlar görmüyor diye şaşkınlıkla  bakarsın.
     Bağımlılıkların en koyusu, en vazgeçilmezidir “Hayvan Sevgisi, Can Dostluğu”. Bir yandan çok mutlu eder sizi, öte taraftan hep acıtır içinizi. Bana sorarsanız yaradan herkese yaşatsın bu bağımlılığı…