Kaz Dağları, bilinen diğer adlarıyla Kaz Dağı ya da İda Dağı ismini farklı inanışlardan alıyor. İda ismi grek mitolojisinden geliyor ve Zeus'u en yüksek tepesinde taşıyor. Kaz ismi ise göktanrıyı sırtında taşıyan hayvan olarak inanılan kazdan geliyor. Bu ansiklopedik bilgiden sonra geleyim benim orayla ilgili duygularıma:  
     Son günlerde çok adı geçiyor bu güzel doğa parçasının ve orada bir maden şirketinin, bakır madeni çıkartmak amacıyla yüzlerce ağacı gözünün yaşına bakmadan kesmesinin. Görüntüleri tüm yazılı, görsel medyada sürekli paylaşılıyor. Koskoca çam ağaçları ve diğerlerinin gövdelerine kırmızı boya sürülmüş yani kesileceğinin işareti yapılmış, sonrasında da o güzel gövdeler serin, nemli orman toprağına serilmiş, dallarında küskünlük, acı, keder, üzerlerinde cıvıldayan kuşların acı isyan çığlıkları.
     Ağaçlar ağlar mı? Evet ağlar, hem de iki gözü iki çeşme ağlarlar. Ama onların sesini sadece bazı kulaklar duyar, duyabilir. Yöre köylüleri, ençok da kadınlar sarılır onlara sımsıkı, vermek istemezler, kesilmesin, yaşasın isterler daha çok yıllarda onlarla. Gelecek nesildeki evlatlarıyla. 
     Ama rant beklentisi, açgözlülük var insan karekterinde. Hiç tınmaz, dinlemez  ne ağaçların ağıdını ne de onların hamisi güzel insanları. Hızarlar, elektirikli aletler iner ıslak, canlı gövdelere. Sonuçta, toprakta aynı kurbanlık koyunlar gibi üzerlerinde kırmızı boya, yüzlerce canı alınmış ağaç gövdesi.
     Ağaçlar ne kadar çok canlıya can verir; üzerlerinde yuvalanmış kuşlar, envai çeşit börtü böcek, tüm orman ahalisi, temizledikleri, oksijene boğduğu hava. Hepsi de ölür onlarla.
     Kurbanda kınalı bedenler toprağı kırmızı kanıyla sularken, bu ağaçlar da toprağı özsularıyla ıslatırlar işte… 
     Daha ne kadar sürecek bu kıyımlar, acımasızlıklar. Rahat bırakın ağacımızı, doğamızı, toprağımızı. Bakır, altın, gümüş yenmez. Gün gelir o yok ettiğiniz değerleri çok ararsınız ama artık çok geçtir!