İki, en çok üç satır yazıları okuyor, yazı uzunsa şöyle bi bakıp geçiyoruz. Kısacası
okumuyoruz. Onun için yazılarımı uzun tutmamaya çalışıyorum.
Hikayeyi duymuşsunuzdur: Büyük İskender bir gün Korinthos’a gelir ve hakkında
çok şey duyduğu o garip filozofu bizzat ziyaret etmek ister. Tabii Diyojen’in bir
villası yok, sokaklarda yaşıyor. O sabah da açık bir alanda yatmış güneşlenmekte.
Kendisine doğru gelen kalabalığa, yattığı yerden biraz doğrulup bakarken, İskender
öne çıkar ve kendini tanıtır: “Ben büyük kral İskender’im.” Cevap gecikmez. “Ben de
köpek Diyojen’im.” Büyük kral, yerde yatan adama, kendisinden bir isteği olup
olmadığını samimiyetle sorar. Diyojen de istifini bozmadan “Evet, gölge etme yeter”
diyerek, dünyevi değerleri ne kadar küçümsediğini gösteren o meşhur sözü eder.
Bu tarihi ayar sonrası, İskender, gülerek adamlarına dönüp şunu der ve sahneden
çekilir: “Eğer İskender olmasaydım, Diyojen olurdum.” Binbir versiyonu olan ve
muhtemelen hiç yaşanmamış bu anı yüzünden, Diyojen’i bir profesyonel laf
sokucudan ibaret görmeniz doğal. Oysa temsil ettiği Kinizm akımı, antik dönem
sonrası siyasal gelişmelere bir tepkiydi. Okumaya devam ederseniz Kinizm ne
olduğunu öğrenirsiniz.
Kinizm, Sokratesçi bir okuldur. Kinizme göre, insan kendi kendisine dayanmalıdır ki
erdemli, yani kendine yetebilen bir kişi olabilsin. Erdem: Ahlakın övdüğü alçak
gönüllülük, yiğitlik, doğruluk gibi niteliklerin genel adı ve insanın ruhi olgunluğu
diye tanımlanmakta olup, mutluluğun ön koşuludur. Erdem kavramı, felsefe tarihinin
başlangıcından beri yer alır. İnsanın ve yaşamın anlamı nedir sorularına verilen felsefi
cevap başlangıçta “erdemli olmak” olarak belirtilmiştir. Erdemli insan yaşamını aklı
ile yöneten, tüm karar ve davranışlarına aklı ile yön veren insandır. Erdem bilgidir.
Platon: “Erdemli olmak, ancak bilgi sahibi olmakla mümkündür” der. Erdem, kendini
yenileyebilmektir, güvenilir olmaktır. Erdem adil olmak, İyi, doğru ve güzele gidiştir.
Gideceğiniz yolun sizi erdeme ulaştırmasını dilerim.