— Niyazi
— Efendim hanım.
— Yarın akşam işin var mı?
— Ne işim olacak? Evdeyim.
— O zaman biz de Hikmet Beylere gidelim.
Nazmi Bey, Hakan Beyler de geliyorlar. 
— Tamam canım, akşam yemeğinden sonra gidelim.

Önce on dakika “Nasılsınız?” Hal hatır sormayla geçer.
Hakan Bey Fenerbahçe ev sahibi de Beşiktaşlı.
İnşallah söz futboldan açılmaz.
Ev sahibesi bizlerin gelmenizle birlikte ikrama başlar.
Servis tabağında yok yoktur.
Küçük poğaça, sığara böreği, yanında iki dilim baklava!
Yemek sonrası ‘ye de geber’ ikramıdır bunlar.

Yemesen olmaz. Hemen bi mazeret uydurursunuz.
— Midem biraz ağrıyor ben almasam.
Deme gafletinde bulunursunuz.
Ev sahibi elinde bir hap ve bardakla 
— İçin bunu, yan etkisi yok! Hemen rahatlarsınız”
Nazmi Beyin karısı “ihmale gelmez” der. 
Herkes lafa girer ve birer Gastroentolog kesilir. 
Hikmet’in karısı
— Kesinlikle doktora gidin. Ahmet diye bi arkadaşımız vardı. 
Gitmemekte ısrar etti. Etti de ne oldu?
Mide kanserinden öldü.

Dilim tutulsaydı da o sözü söylemeseydim dersiniz.
Gecenin sonuna kadar mide ile ilgili söylemle biter.
Şimdi anladınız mı ev ziyaretlerinin neden azaldığını?