İnşaat maliyetleri artınca konut fiyatları da anormal derecede arttı.
Bu durum anında konut ve işyeri kiralarına yansıdı…
Kiralar çıldırma noktasına geldi…
Bir de bunun üzerine yaşanan ve 10 ili etkileyen deprem felaketi, zaten çıldırmış olan konut ve işyeri kiralarının daha da çılgınca bir hale gelmesine yol açtı.
***
Hemen her gün kiraların yüksek olmasıyla ilgili yakınmaları dinliyoruz…
Hemen her gün “Devlet bu fahiş kira meselesine niçin seyirci kalıyor?” şeklindeki sorulara karşı karşıya kalıyoruz.
Ve hemen her gün “ev sahiplerinin sürekli olarak kira artışı için kiracılarını baskı altına almaları ne zaman son bulacak?” şeklindeki isyanlarına şahit oluyoruz…
***
Gelirler düşük, kiralar yüksek olunca sıkıntı da her geçen gün artıyor…
Hem ev sahiplerini hem de kiracıları mağdur etmeyecek bir çözüm arayışı olmayınca, bildiğiniz barınma krizi yaşanmaya başlıyor…
***
Tutulan kayıtlara göre şu son 1-2 yıl içinde CİMER’e yapılan müracaatların büyük bölümünün, kiracılar tarafından, ev sahiplerinin yüksek kira talepleriyle ilgili olduğu söyleniyor…
Savcılığa yapılan müracaatların büyük bölümünün, ev sahibi-kiracı arasındaki kira ücreti artışı ile ilgili olduğu belirtiliyor.
Hatta…
Mevcut kiracısını çıkartıp, evini 2-3 kat fazla bedelle kiraya vermek isteyen ev sahiplerinin, haklı tahliye sebebi bulamadığı için kiracılarına para dahi teklif ettiğinden bahsediliyor…
***
Sonuç olarak, kira meselesi toplumsal bir huzursuzluğa yol açacak kadar büyüyor…
Yönetenler de ev sahipleri ile kiracıların yumurta gibi birbirine tokuşmasını hiçbir şey yapmadan öylece izliyor…
KÜFÜRÜ ONAYLAMAK VE ALKIŞLAMAK DAHA VAHİM!
Siyasetçilerin özellikle de eleştiriler karşısında kullandıkları üslup utanç verici!
Ülkeyi yöneten ve yönetme iddiasında olan kişilerin ağızlarından çıkan küfür ve hakaret dolu olan sözler çirkin ve yakışıksız.
Bunun en son örneğini Cumhurbaşkanının CHP liderine yönelik cümlelerinde gördük.
***
Aslına bakarsanız; siyasetçilerin artık alışkanlık haline getirdiği küfür ve hakaret dili kadar endişe verici olan başka bir durum daha var!
O da, edilen bu hakaret ve küfür dolu sözleri onaylayanların, alkış tutanların ve “Az bile söylemiş. Bu küfürleri fazlasıyla hak ediyor” diyenlerin olması!
***
Utanç verici bu dili kullanan siyasetçilerin siyasi ahlakı olabildiğince yozlaştırdığını zaten biliyoruz…
Bu yozlaşmaya neden olan siyasetçilerin küfürlerini onaylayarak çanak tutanlara ne demeli?
O yüzden…
Bu ülke utanç duyulan bu dili kullanan siyasetçileri de, bu dili kullanmalarını gayet normal karşılayan, hatta alkışlayan ideolojik saplantı içinde olanları da hiç mi hiç hak etmiyor!
SÜREKLİ DERS ALIP, SÜREKLİ SINIFTA KALMAK BU OLSA GEREK!
Van ve Erzincan depremlerinde de görev yapmış, en son Kahramanmaraş merkezli deprem faciası sonrasında da deprem bölgesinde görevlendirilmiş üst düzey bir bürokratla konuştum…
***
Deprem sonrası organizasyon bozukluğu olduğunu kendisi de itiraf ediyor…
Ancak…
Bürokrasinin hızlı karar alıp hızlı hareket etmesinin, siyasi otorite yüzünden mümkün olamadığını söylüyor…
***
“Aslında depremin olduğu saatten itibaren ilk iki gün her enkazın önüne sadece demir kesme, kazma-kürek gibi aletler ile sadece su ve ekmek bırakılabilseydi, sadece bu işe odaklanılsaydı, kurtarma ekipleri bölgeye gelene kadar vatandaşlar kendi çabalarıyla bile enkaz altındaki birçok insanı daha ilk saatlerde kurtarma imkanı bulurdu. Enkaz başında insanlar alet-edavatsızlık yüzünden çaresizce kurtarma ekiplerinin gelmesini beklerken, ilk iki gün bütün enerji, yiyecek-içecek, giysi ulaştırmaya harcandı.” Diyen üst düzey bürokrat, deprem faciasının hemen ardından, bölgede bu uygulamanın bürokrasi tarafından defalarca önerildiğini fakat uygulanmadığını söylüyor…
***
Dinleyince hak verdik…
Söyledikleri mantıklı da geldi…
Nedense, depremleri sık sık yaşamamıza rağmen, ne yapı kalitesi ne de deprem sonrası uygulanacak yöntemler konusunda ders almama gibi bir beceriksizliğimiz var…
Her yaşadığımız deprem ve sonrası ile ilgili ders aldığımızı zannediyoruz ama sonrasında yaşanılan ilk depremde aldığımız derslerden yine sınıfta kaldığımız ortaya çıkıyor.
Ne diyelim?
Aynı dersten bu kadar sınava tabi tutulup da defalarca sınıfta kalan başka bir ülke yoktur herhalde…