Yeni Rektör Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel'in öğrencilik yaptığı yıllarda Anadolu Üniversitesi, Türkiye'nin en iyi 10 üniversitesi arasında yer alıyordu...
***
Sinema salonunda sürekli vizyon filmleri ve tiyatro gösterileri olmasına rağmen...
Hemen her hafta Vehbi Koç ve Sakıp Sabancı gibi ünlü iş adamlarının yanı sıra Türkan Şoray ve Ayla Algan gibi ünlü sanatçıların katıldığı etkinlikler sık sık düzenlenmesine rağmen...
Şehrin en önemli toplantı ve resepsiyonlarının üniversite yemekhanesi yanındaki salonda yapılmasına rağmen...
Hatta, üniversite kampüsü Cumhurbaşkanından, Başbakanına, Bakanlardan başka ülkelerin temsilcilerine kadar bir çok önemli ismin uğrak yeri olmasına rağmen, biz o yıllarda Anadolu Üniversitesinin şehirden kopuk olduğunu düşünüyor ve bu durumu eleştiriyorduk...
***
Meğer büyük haksızlık etmişiz bunu yapmakla, zira o yıllar ve sonrası Anadolu Üniversitesinin en parlak yıllarıymış.
Zira...
Anadolu Üniversitesi o parlak yıllarının ardından, önce bölünmesi, sonra da istifa etmek zorunda kalan (Aslında azledilen) son iki Rektörün görev yaptığı yıllarda neredeyse dibe vurdu.
Yeni Rektörün de yaptığı teşhis doğrultusunda Anadolu Üniversitesi amatör lige düştü!
Çünkü...
Siyaset kampüsün içine kadar girdi, Anadolu Üniversitesi ilk 10 içinde yer alırken, bugün 61nci sıralara kadar düştü!
***
NOT- Anadolu Üniversitesi'nin yeni Rektörü Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel “Herhangi bir siyasi partinin vesayetiyle, tavsiyesiyle, önerisiyle bir şey yapılıyormuş gibi bir havada bulunmak istemem. Burası herkesin üniversitesi. Burası siyasallaştırılacak bir yer değil. Burası bir bilim yuvası.” demiş.
Sözlerine sonuna kadar katılıyorum.
Olması gerekeni söylemiş.
Ancak...
Bu söylediği sözler, ne yazık ki kendisini o göreve siyasetin getirdiğini, o göreve gelmesi için araya giren siyasetçilerin yoğun çaba harcadığı gerçeğini değiştirmiyor...
ATALARIMIZ “ÖLMÜŞ ATI KIRBAÇLAMAK FAYDASIZ”DEMİŞ...
Muhalefet yapma adına bir hamle yapıyorsanız bununla ilgili iki önemli husus kesinlikle göz ardı edilmemeli.
Birincisi: Yaptığının hamle sokakta karşılık bulmalı.
İkincisi de: Yaptığınız hamle ile vermek istediğiniz mesaj ortaya bir sonuç çıkartmalı.
***
CHP'nin “Kırmızı Kart” hamlesi başından ölü doğan, dahası kendi seçmenini bile hayal kırıklığına uğratan bir hamle...
Bu hamlenin sokakta karşılık bulduğunu söylemek mümkün değil.
Dolayısıyla, yukarıda sözünü ettiğimiz birinci husus güme gitmiş görünüyor.
***
Gelelim bu hamlenin içerdiği mesaja.
Kırmızı kart, her türlü spor oyununda, gösterilen tarafın oyundan çıkartılması, yani oyun dışı bırakılması demek.
***
CHP'nin bu hamlesinde kart gösterilen taraf hala oyunun içinde, hatta oyun kurmayı bile sürdürüyor.
O halde, yukarıdaki ikinci husus da havada kalmış.
***
Hal böyleyken CHP yönetimi “Kırmızı Kart” meselesinde olabildiğince ısrarcı.
Daha etkili yöntemleri süratle uygulama yerine yanlışta ısrar ediyor.
Ölmüş atı kırbaçlamanın hiçbir faydası olmadığına dair Atasözü boşuna söylenilmemiş...
SİYASETTE NE “HAİN” BİTİYOR NE DE “PAŞA”!
Milletvekilleri, Belediye Başkanları ve Belediye Meclis üyeleri bu görevlere seçimle geliyor.
İsimleri bir partinin listesinde, kendileri de o partilerin mensubu oldukları için seçiliyorlar.
Seçildikten sonra partilerinden istifa ediyor, yakalarına bir başka partinin rozetini takıyorlar.
Fakat bunu yaptıktan sonra da seçildikleri görevi sürdürmeye devam ediyorlar.
***
Seçildikleri partiden istifa ettiklerinde, seçildikleri görevden de istifa etseler “Helal olsun” diyeceğim.
Ama nerede?
Seçmenin vermiş olduğu oyu aynı seçmenin hiç de haz etmediği başka bir partiye, hem de hiçbir mahcubiyet hissetmeden götürüyorlar...
***
İşin ilginç tarafı, hiçbir parti bunu engelleme adına bir adım atma niyeti taşımıyor.
“Bir partiden seçilmiş milletvekili, belediye başkanı ya da meclis üyesi, partisinden istifa ettiğinde görevinden de istifa etmelidir” şeklinde bir düzenleme peşinde koşmuyor.
Çünkü...
Her partide, gidenler kadar gelenler de olduğu için aynı defo hepsinde mevcut.
***
O yüzden her parti istifa edip gidenleri “Hain” olarak uğurlayıp, başka partiden istifa edip gelenleri “Paşa” olarak karşılamayı adeta alışkanlık haline getirmiş.
Hal böyle olunca siyasette ne “Hain” bitiyor ne de “Paşa”
Ama...
Siyasetin bu hali ilkeyi de, etiği de, ciddiyeti de samimiyet de bitiriyor...
***
NOT- Ümit Özdağ, CHP'den Zafer Partisine geçen meclis üyesine törenle rozet takmış. Aynı gün Zafer Partisi'nden AK Partiye geçen eski il başkanı için de keşke “rozeti geri alma” töreni düzenleseymiş süper olacakmış...