Tıp fakültesi doktorları, asistanları ve öğrencileri, görev yaptıkları hastane binasının güvenli olmadığı gerekçesiyle bir araya gelip, basın açıklaması yapmış…
***
Günün 16 saatini hastane binasında geçirdiklerini söyleyerek “Diken üzerinde çalışıyoruz” demişler önce…
Ardından…
"Bulunduğumuz hastaneyi, evimizden daha çok yaşadığımız yeri bir an evvel sağlamlaştırmak, buradan nasıl canlı çıkabileceğimize dair bir umut yeşertmek için buradayız.” Diye seslerini duyurmaya çalışmışlar…
***
Çalıştıkları hastane binasının depreme karşı riskli olduğunu düşündüklerini de sözlerine ekleyen sağlık çalışanları ve öğrenciler “Gün boyu dua ederek çalışıyoruz” diyerek, binanın biran önce kontrolden geçirilmesini, çıkan sonuca göre de binanın ya güçlendirilip ya da biran önce boşaltılarak, yıkılması gerektiği konusunda yetkilileri göreve davet etmişler…
***
Yazıyı buraya kadar okuduğunuzda, sağlık çalışanlarının, Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesinin riskli Hastane binası için isyan ettiğini düşündüyseniz, yanıldınız!
Zira…
Bu isyan; Cerrahpaşa ve Çapa hastanelerinde çalışan doktor, asistan ve tıp öğrencilerinin, çalıştıkları riskli hastane binaları ile ilgili uyarılar…
***
Yapımı 15 yıl süren, yanından fay hattı geçen, altından su boşaltıldığı iddia edilen, 47 yıldır kullanılan ve riskli olduğu düşünülen ESOGÜ Tıp Fakültesi hastane binası ile ilgili halen ses yok!
Ne üniversiteden bir yetkili çıkıp hastane binasının ne durumda olduğu ile ilgili açıklayıcı bir bilgi veriyor…
Ne de içinde görev yapan binlerce çalışan hastane binası ile ilgili endişelerini dile getirebiliyor!
Demek ki ESOGÜ Tıp Fakültesi Hastane binası ilgili durum “Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete” ye bağlanmış…
BELEDİYELER YASAK GETİRMELİ!
Kahramanmaraş depremi sonrası cep telefonları sustu…
Çünkü…
GSM firmalarının cep telefonu iletişimini sağlayan baz istasyonlarının tamamı bina çatılarına dikilmişti.
Binalar yıkılınca çatılarındaki baz istasyonu yani vericiler de işlevsiz hale geldi…
***
Cep telefonları sinyal alamayınca enkaz altında bulunan pek çok vatandaşa ulaşılamadı…
Pek çok vatandaş belki de yanlarında olan cep telefonları sinyal alamadığı için sesini duyuramadı, yerini bildiremedi…
Bu yüzden belki de kurtarılabilecek pek çok insan canından oldu.
***
Sonuç olarak: deprem sonrası cep telefonlarının işlevselliğinin hayati önem taşıdığı bir kez daha ortaya çıkmış oldu…
O halde, deprem anında ve sonrasında cep telefonlarının ne yapılıp edilip çalışması sağlanmalı…
***
İşte bu noktada belediyelere büyük iş düşüyor.
GSM firmaları daha az maliyetli olduğu için sinyal sağlayan baz istasyonlarını müstakil direkler üzerine dikmek yerine, apartman yöneticilerine cüzi bir meblağ ödemek suretiyle binaların çatılarına konduruyor.
Yukarıda da söylediğimiz üzere, depremde bina çökünce baz istasyonları da çöküyor ve cep telefonları hiçbir işe yaramıyor, iletişim tam anlamıyla kesiliyor.
***
Eğer belediyeler gerekli yönetmelik değişikliğine gider ve GSM şirketlerinin baz istasyonlarını çatılara koymayı yasaklayarak, müstakil direkler üzerine yapmalarını mecbur tutarsa, bu konu büyük ölçüde halledilir diye düşünüyoruz…
Umarız bu konuda gerekli düzenlemeler yapılır, gerekli adımlar atılır…
İSMİNİ “BAKANLIK” DA YAPSANIZ…
Ülkemiz konumu itibarı ile afetlere sık sık maruz kalan bir konumda…
Buna rağmen hazırlıksızlık ve organizasyon beceriksizliği yaşadığımız her afetin faciayla sonuçlanmasına neden oluyor.
Orman yangınları, seller ve depremler nedeniyle yaşadığımız facialar ülkemizde onarılmaz kayıplara ve travmalara yol açıyor.
Son günlerde okurlarımızdan sık sık “Afet Bakanlığı kurulmalı ve bu bakanlığın bütçesi en az savunma bakanlığı kadar olmalı. Çünkü bu da bir savunmadır.” şeklinde öneriler geliyor.
***
Öneri doğru kabul edilebilir…
Ülkenin dış etkenler kadar iç etkenlerden de korunması önemli…
Fakat…
İsmini “Bakanlık” da koysanız, liyakatsizlik ve beceriksizlik olduğu müddetçe hiçbir şey değişmez…
Biz yaşadığımız her afetten daha fazla yara alarak çıkarız…
Önemli olan afetler karşısında görevli kurumların ismini değiştirip, bütçesini arttırmak değil…
Önemli olan o kurumların yaşanan her afetten ders çıkartıp, bir sonrakine daha hazırlıklı daha organize halde olabilmesinde sanki…