AK Parti ve CHP iki ayrı parti.
Bu iki parti, ayrı ayrı özelliklere sahip olan iki farklı seçmene hitap ediyor.
Peki; bu iki partinin hitap ettiği iki ayrı seçmen arasında nasıl bir fark var?
***
Bana kalırsa iki seçmen arasındaki bu fark,”Biri A Haber izliyor, diğeri Halk TV” den de öte bir durum arz ediyor.
Hatta...
“Biri ikna olmaz diğeri iflah olmaz”dan da öte bir ayrımı ortaya koyuyor.
Dahası...
“Biri biat eder diğeri şikayet eder”ile de izah edilmeyecek bir farkı işaret ediyor...
***
Aslında, iki partinin seçmeni arasındaki fark, bir anlamda her iki partiyi yönetenlerin arasındaki farkı da bize gösteriyor.
Neticede bu durum da:
AK Partiyi yönetenlerin, kendi seçmeninin önünde gittiği, CHP'yi yönetenlerin ise, kendi seçmeninin arkasında kaldığı gibi bir çıkarımı ortaya koyuyor.
***
İşte bu yüzden AK Parti seçmeni mutlu ve gayet mesut.
Kendilerinden daha etkin ve yetkin olduklarına inandıkları parti yöneticilerinin eylem, söylem ve siyaset anlayışını her koşulda beğenip, kabullenip, onaylıyor ve mantık dahi aramadan sahip çıkıyor.
***
CHP seçmeni ise, (Birkaç numunelik isim dışında) kendilerinden vasat, hatta çapsız buldukları parti yöneticilerinin cılız eylem, söylem ve siyaset anlayışı karşısında yıllarını saç-baş yolmakla geçiriyor...
Doğrusu, CHP'yi yönetenler de özellikle muhalefet adına ortaya koydukları çapsızlıklarla buna ziyadesiyle  sebep oluyor
***
Sonuç olarak:
AK Partide, partiyi yönetenler zeki ve seçmen de bunu benimsemiş ve kabullenmiş.
CHP'de ise daha zeki olan seçmen ama partiyi yönetenler bu realiteyi dahi kavrayacak niteliklere dahi haiz değil...
1-373

2-308

DENKTAŞ'IN ARDINDAN...

Rauf Denktaş bir toplantıda, kürsüde konuşma yapıyor.
Kendisine sürekli muhalif olduğunu bildiği ve rakip partinin milletvekilliğini yapan bir kişi sürekli Denktaş ne derse "Yaşa Baba!" diye tezahürat yapmaya başlıyor.
Toplantı boyunca bu sürekli böyle devam ediyor.
Denktaş konuşuyor, önde oturan muhalif milletvekili "Varol Baba" diye tempo tutuyor.
***
Sonunda dayanamıyor Denktaş.
Muhalif milletvekilinin yanına gidip; "Hayrola sen bizim partiye falan mı geçtin? Ne desem ‘Yaşa Baba’ diye bağırıyorsun" diye soruyor.
Muhalif milletvekili "Yooo Ne münasebet. Neden geçecekmişim sizin partiye?" cevabını veriyor.
***
Denktaş'ın "Ama deminden beri ben konuşuyorum, sen ise "yaşa baba" diye tempo tutuyon" diye sorması üzerine , muhalif milletvekili; "Yıllardır anamızı bellediğin için sana Baba demeyim de kime diyeyim?" cevabını veriyor.
***

Rauf Denktaş da bunu her katıldığı televizyon programında anlatırdı.
Anlatırken de katıla katıla gülerdi…
Aslında bu şekilde davranmakla, siyasetin; yapılan en ağır eleştirileri bile sindirebilme sanatı olduğunu adeta ispat ederdi…
Önceki gün 13ncü ölüm yıl dönümüydü büyük devlet adamının.
Nur içinde yatsın… 
D E N K T A Ş

YA TABELALARI KALDIRIN YA DA ARAÇLARI!

Eskişehir gündemini yakından takip eden ve şehrin meseleleriyle dertlendiğine de inandığımız bir okurdan geldi yakınma...
***
Meseleyi şu şekilde ifade etmiş:
“Bildiğiniz gibi İlimizde pek çok caddede yolun geliş ve gidişinde yol boyunca "park yasağı levhaları" var. 
Hatta sadece park değil durmak bile yasak işaretlere göre. 
Örneğin Yunusemre Caddesi, M.Kemal Atatürk Caddesi vb. 
Ancak günün her saatinde buralarda araçların hem de bu yasak levhalarının altında park ettiğini görüyoruz. 
Hatta ikinci sıra bile parkları günün her saatinde görmek mümkün. 
Madem yasak uygulanamıyor o levhalar ne gerek var?  
Bu durumun şöyle bir sakıncası var: Bu levhalar aracını park eden için hiç bir anlam ifade etmez hale geliyor. 
Ya o levhayı koymayacaksın veya koyduysan kesinlikle ceza geleceğini vatandaşın bilmesini sağlayacaksın.”
***
Katılmamak elde değil söylediklerine...
Umarız bu sesi birilerini en kısa sürede harekete geçirir...