“Eskişehir'in en büyük şanssızlığı, iktidar partisi milletvekillerinin şehirle ilgili, Ankara'da  ve masa başında alınan olumsuz kararlara karşı koymak yerine bu kararları şehir halkına dayatma çabası içinde olmalarıdır” diye yazıyoruz sık sık.
***
İşin kötüsü...
Ankara'da, şehirle ilgili alınan olumsuz kararlara karşı çıkmak yerine, bu kararlarla ilgili şehir halkını ikna etmeye çalışan vekillerin bir gün geliyor, görev süreleri bitiyor.
***
Bir çoğu milletvekili görevi bitince şehirden çekip gidiyorlar!
Fakat...
Şehir halkı Ankara'nın dayattığı, onların da karşı çıkmadığı kararların yaratmış olduğu olumsuzluklarla birlikte yaşamak zorunda kalıyor.
***
Hal böyle olunca:
Vekillik görevi bittikten sonra ortadan kaybolan bu vekillere, şehrin zararına yol açacak bu kararlara zamanında karşı çıkıp, engel olmaya çalışmadıkları ve seçildikleri şehri savunmadıkları için hesap sorma imkanı da olmuyor.
***
Alpagut'ta açılması planlanan altın madeni meselesi de tam da böyle bir durum!
Sebze ve meyve deposu olan bir bölgeyi mahvetme ihtimali büyük olan siyanürlü altın madeni kararı sonuçta Ankara'da alınmış ve Eskişehir'e dayatılmış bir karar.
***
Şehirdeki iktidar partisi milletvekilleri bu karara karşı çıkmıyor, engel olmak için herhangi bir girişimde bulunmuyor, oy alarak seçildikleri şehri savunmak için bir çaba içinde olmuyor.
***
Madene karşı çıkanların gösterdiği direncin siyasi olduğunu dile getirerek, neredeyse şehir halkını madenin açılmasında herhangi bir sorun olmadığı konusunda ikna etme pozisyonu alıyor.
Velhasıl...
İktidar partisi milletvekillerinin Eskişehir ile ilgili Ankara'da alınan kararlar karşısındaki tutumu, Alpagut'ta açılması planlanan maden konusunda da aynen devam ediyor.
***
Süreç içinde verilen tüm mücadelelere rağmen söz konusu maden eğer gerçekten açılırsa(Umarız açılmaz), bölge bu madenin neden olduğu olumsuzluklar yüzünden büyük ihtimalle mahvolacak!
***
İşte o zaman bizler görev süreleri muhtemelen bitmiş olan bu günün iktidar partisi milletvekillerini şehirde bulamayacağız.
En azından bugünün iktidar partisi vekillerinden ikisi bu şehirde olmayacak, çekip gidecek!
Dolayısıyla kendilerinden hesap da soramayacağız.
Fakat...
Maden ile ilgili yaşanacak her olumsuz olay sonrası, karşı çık(a)madıkları, engellemeye çalışmadıkları ve şehri savunmadıkları için üç vekilin de isimleri o madenle birlikte çok da fena anılacak!

ÇİFTÇİNİN İSYAN HABERLERİNİ OKUYUNCA...

Tarım sektöründe büyük bir sıkıntı yaşanıyor.
Çiftçi bildiğiniz isyan ediyor.
***
Yaşadıkları isyanı da Traktörleri ile protesto gösterileri yaparak, para etmediği için topladıkları ürünleri dökerek, tarlalarına iş makinaları ile “Üretemiyoruz” yazarak duyurmak istiyorlar.
***
Maliyetlerin dört kat artmasına rağmen yetiştirdikleri ürün fiyatlarının aynı kalmasına tepki gösterip “Bundan sonra ekmeyeceğiz” diye haykırıyorlar.
***
Hemen her gün bir çiftçi gurubunun isyan haberi ile karşılaşıyoruz.
Hemen her gün yurdun çeşitli yerlerinden gelen çiftçilerin dile getirdikleri çaresizliğe şahit oluyoruz.
***
Doğrusunu söylemek gerekirse, çiftçilerin haklı isyanı ile ilgili haberleri okudukça, referandum öncesi topladığı patlıcanlarla yerlere, boya ile beslediği hayvanların üzerine  “Evet” yazan çiftçileri hatırlıyoruz ister istemez.
Sahi; şu sıralar onlar ne yapıyor?
Diğer meslektaşları gibi onlar da isyan ediyor mu acaba?

PARTİ DEĞİŞTİRENLERE...

Bektaşi halkla hiç ilgilenmez hatta kimseye selam vermez, devamlı içermiş.
Yine ayyaş ayyaş dolaşırken bir bilgeyle karşılaşır.
Bilge ona uzunca nasihat eder, insanlara selam vermenin ne kadar önemli olduğunu anlatır.
***
O günden sonra Bektaşi keçi görür selam verir, ağacı görür ona selam verir, havada uçan kargaya selam verirmiş.
***
Yoldan geçmekte olan değirmenciyi görür ona da selam verir ve "beni değirmenine götür un nasıl olur merak ediyorum" der.
Değirmenci kabul eder ve değirmene giderler.
***
Bektaşi değirmenin kapısına selam verir ve incelemeye başlar ve incelediği değirmenin her parçasına selam verir.
***
Dönmekte olan değirmen taşı dikkatini çeker ve selam vererek incelemeye başlar; bu arada ceketi, un öğütmek için dönen taşların arasına sıkışır. Ceketini çeker lakin gücü yetmez ve yere düşer. Ezilip ölmekten canını zor kurtaran Bektaşi:
-"Bundan sonra dönenlere selam verenin taa..." diye basar küfrü...