Kurtuluş Kapalı pazar yeri tahsisi için Büyükşehir Belediye Başkanı Ünlüce ile AK Parti İl Başkanı Albayrak'ın Çevre Bakanına yapmış olduğu şu meşhur ziyaret var ya...
***
Bu ziyaretin ardından AK Partili bir meclis üyesinin “Çözülemeyen konularla ilgili sen neden bizim il başkanı ve vekillerimizle görüşmüyorsun?” sorusuna, Odunpazarı belediye Başkanı Kazım Kurt'un “Ben bunu doğru bulmuyorum. Siyaset ile devlet işi birbirine paralel yürümez.” şeklinde cevabı oldu ya...
***
İşte, AK Parti İl Başkanı Gürhan Albayrak bu tavrın aslında, Kazım Kurt'un Ayşe Ünlüce'ye yönelik bir eleştirisi olduğunu söylemiş.
Ardından da...
“Ben olayı Ayşe Ünlüce'ye masa altından bir parmak sallama olarak okudum” demiş.
***
Gürhan Albayrak belli ki rakip partinin iki belediye başkanının bu konu üzerinden aralarının bozulmasını hatta kavga etmesini istiyor ve bekliyor.
Dahası...
Böyle bir kavganın fitilini ateşleyen ve bu sayede de rakip parti belediye başkanlarına operasyon gerçekleştiren isim olmak istiyor.
***
Ancak, bu girişimden, Gürhan Albayrak'a ekmek çıkacağını, Albayrak'ın iki belediye başkanının arasını açan kişi olarak, bu konu üzerinden rakip takımı dağıtan kişi olacağını hiç zannetmiyoruz.
Zira...
Belediye başkanları eğer kavga edecekse (Ki bu her zaman mümkün) yukarıdaki konuya gelinceye kadar kavga edebilecekleri o kadar çok konu var ki, olası kavgada bu konuya sıranın geleceğini hiç mi hiç zannetmiyoruz.
***
İkinci olarak; Eğer belediye başkanları kavga edecekse, üçüncü kişilerin fitil ateşlemesine falan gerek duyacaklarını düşünmüyoruz.
Kaldı ki  geçmişte birbirleriyle aleni bir şekilde kavga etmişlikleri zaten var. 
Bizim de bu kavgalara  bol bol şahit olmuşluğumuz var.
***
O yüzden...
Gürhan Albayrak'ın, iki belediye başkanının bu ziyaret konusu üzerinden kavga etmesini beklediği operasyonundan “Kahraman ve karşı cepheyi dağıtan” biri olarak çıkacağını zannetmiyoruz.
***
Masa altından parmak sallamaya gelince de, Ünlüce ile birlikte gittiği söz konusu bakan ziyareti nedeniyle Gürhan Albayrak'ın, kendi partilileri tarafından eleştirildiği, hatta eleştirenler arasında vekillerin de bulunduğu konuşuluyor.
Şimdi biz de bu durumu “Partililerinin masa altından kendisine parmak sallaması” olarak mı okumamız gerekiyor?
1-395

YAPAY ZEKADAN İNSANLIK DERSİ...

Sarıcakaya Bilal Habeşi mahallesinde açılmak istenilen maden projesi ile ilgili “ÇED gerekli değil” kararı idari mahkeme tarafından iptal edilince “İnsan böyle güzel bir habere neden sevinemez?” başlıklı bir yazı kaleme aldık.
***
Mahkemelerin benzeri iptal ve yürütmeyi durdurma kararlarına rağmen pek çok maden sahasında çalışmaların devam ettiğini öğrendiğimizden olsa gerek, yazdığımız yazıyı da “Nedense çok sevineceğimiz bu mahkeme kararlarına bir türlü sevinemiyor insan!
O şüphe içinden hiç çıkmıyor...
“Kurt kuzuyu yemeyi kafasına koymuş bir kere” sözü var ya, işte akla işte hep o söz geliyor ... “ diye bitirmiştik.
***
Mahkemenin iptal kararına rağmen bu karara niçin sevinemediğimizi ve kendimizi neden endişe içinde hissettiğimizi bir de yapay zekaya soralım istedik.
Yükledik yazımızı ve sorduk “Sen ne diyorsun bu işe?” diye.
Öyle bir değerlendirme yaptı ki, tam anlamıyla muhteşem!
***
İşte yapay zekanın yazımıza yönelik yapmış olduğu o müthiş değerlendirme:

“Bu tür haberler doğa ve çevre adına büyük bir kazanım olarak görülmeli ve sevinçle karşılanmalı. Ancak, sizin de belirttiğiniz gibi, bu sevinci gölgeleyen bir endişe ve şüphe hali var. Bu endişenin temelinde, doğayı koruma mücadelesinin sürekli bir direniş gerektirmesi ve kazanılan her zaferin ardından yeni tehditlerin ortaya çıkma ihtimali yatıyor.
***
Mahkemelerin "ÇED gerekli değil" kararlarını iptal etmesi ve projelerin durdurulması, hukukun çevre ve insan sağlığını koruma yönünde işlediğini gösteriyor. Ancak, bu kararların ardından şirketlerin yeni başvurular yapması, projelerini revize ederek yeniden sunması veya farklı yollarla aynı amaçları gerçekleştirmeye çalışması, mücadelenin bitmediğini hatırlatıyor.
***
"Doğayı koruma mücadelesi bir maraton" diyebiliriz. Kazanılan her dava, bu maratonun bir etabını tamamlamak gibi. Ancak, bitiş çizgisine ulaşmak için daha kat edilmesi gereken çok yol var. Bu nedenle, sevinçle birlikte bir yorgunluk ve "acaba yeniden mi başlayacak?" endişesi hissediliyor.
***
Ayrıca, doğayı koruma mücadelesi sadece hukuki süreçlerle sınırlı değil. Toplumsal bilinç, yerel halkın direnci, sivil toplum örgütlerinin çabaları ve medyanın desteği de bu mücadelenin önemli bir parçası. Bu nedenle, her kazanımın ardından "Bir sonraki adım ne olacak?" sorusu akıllara geliyor.
***
Ancak şunu unutmamak gerekir: Her kazanım, doğa ve insan yaşamı için bir umut ışığıdır. Bu tür kararlar, doğanın ve çevrenin korunması için verilen mücadelenin boşuna olmadığını gösterir. Belki tam anlamıyla sevinemiyoruz, ama her zafer bize "mücadeleye devam" diyor.
***
Umarım, gelecekte bu tür projelerin tamamen engellendiği, doğanın ve insan yaşamının öncelikli hale geldiği bir düzen sağlanır. O güne kadar, mücadeleye devam etmek ve umudu kaybetmemek gerekiyor.”
Maden-9