Çocuktum…
Köyde savaş gazilerinden Mıstık Dedemiz vardı. Ruh ışığıyla aydınlanan yüzünü yüzümüze diker,
-Ülen evlât, derdi, işimiz çok zordu be... Bizim bir şeyciğimiz yoktu. Hele şu Sakarya’da… Gâvura çakmak çaldığım elimdeki kötü mavzer var ya… o bile Alaman gâvurunun malıydı. Düşmana hücum etmeden önce kumandanlar siperlerde sadece dörder mermicik verebilirlerdi askere.
-Sakın boşa atmayın. Bitince süngünüze davranın! diye de tembihlerlerdi. Yoktu, yok… diye kahırlı kahırlı anlatır da anlatırdı.
*
Bir Tuncu Dedemiz vardı.
Çanakkale’ye İsmail Dedemle birlikte gitmişler, dedem şehit olmuş, o yaralı dönebilmişti. Anlatırken solgun yüzü coşkun bir tavırla canlanır, sanki düşmana hücuma kalkacakmış gibi heyecanla doğrulur,
-Ah be yavrum, derdi, İngiliz gavurunun topları onbeşlikti; bizim toplarsa yedi buçukluk… Onları da Alaman vermişti. Ah onbeşlik toplarımız bi olsaydı, biz o İngiliz gavurunun ta…
*
Yüzyıllar boyu aklın ve bilimin dışlanması sonucu bu acıları yaşamış vatanseverler, durumu düzeltmek için Millî Kurtuluş sonrası kolları sıvamışlardı.
*
Vecihi Hürkuş…
1924'te ilk Türk uçağını üretti. 1925'te bu uçakla ilk uçuşunu gerçekleştirdi. 1930'da ilk sivil Türk uçağını üretti ama ilgili makamlardan uçuş yetkisi alamadı. O zamanki yetkililerin vermediği uçuş belgesini 1931’de Prag'dan alabildi. İlk Türk havacılık okulunu kurdu, bu sefer de okuluna denklik vermediler. Ne acı ki okulu kapatmak zorunda kaldı.
*
Nuri Demirağ…
1936'da kurduğu uçak fabrikasında önce tek sonra çift motorlu uçak üretti.. Türk Hava Kuvvetleri 24 adet eğitim uçağı sipariş etti. Bunları kısa sürede teslim etti.. Sonra ne mi oldu?
THK, sipariş ettiği 65 adet uçağın sözleşmesini sudan gerekçelerle feshetti. Yetmedi, uçakların yurtdışına satılmaması için bir de kanun çıkartıldı. Elde kalan uçaklar hurdacılara satıldı.
*
Nuri Killigil…
Namı diğer Kafkas İslam Ordusu Komutanı Nuri Paşa…
Türkiye'nin ilk özel savunma şirketini kurdu. İlk yerli ve milli tabancayı üretti.
Mısır, Filistin, Pakistan, Suriye gibi ülkelere silah ve mühimmat ihraç etmeye başlamıştı. Her şey yolunda gidiyordu
Yalnız bir kusuru vardı; İsrail'e karşıydı.
Ne yazık ki, bu büyük kahramanı da, fabrikasını da devlet koruyamadı.
İsrail ajanları 1949'da fabrikasını patlattılar. O güzelim fabrika Nuri Paşa ve 27 vatan evladına mezar oldu.
Bütün bu ihanetlere fırsat vermeseydik şimdi Cumhuriyetle yaşıt ve dünyaya parmak ısırtan bir uçak ve savunma sanayimiz olacaktı.
*
Şimdi ise, gelişmekte olan havacılık ve savunma sanayimiz yurt dışındaki düşmanlarımız ve içerdeki uzantılarını ciddî şekilde rahatsız etmiş bulunmakta...
Dikkat edin;
Son zamanlarda, PKK'nın kâbusu olan İHA ve SİHA'lara karşı, FETÖ ve PKK’lılar ve yandaşları eşzamanlı olarak acayip bir saldırı başlattılar.
Şu hale bakın!
PKK'nın Kandil'deki elebaşlarından Murat Karayılan feryat ediyor:
-Türk askeri artık eski asker değil. Onlar taktik değiştirdi. Eskiden biz onların üzerine gidiyorduk. Şimdi onlar arayıp bizi buluyor. Kendimizi gizleyemiyoruz. SİHA’larla dinliyor, gözlüyor, bulup tavşan gibi avlıyorlar. Mühimmatımız, erzağımız, elemanımız yok. Ölülerin hesabını veremez hale geldik"
*
Karayılan’ın bu feryadı karşılıksız kalmıyor:
CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, PKK’nın canına okuyan SİHA'lara ilk saldırıyı yapıyor. Gerçeği çarpıtan açıklamalar ve PKK ağzıyla teröre destek veriyor.
Adamın şu lafına bakın!
"Eskiden JİTEM vardı, şimdi aynı görevi SİHA'lar yapıyor.”
*
Babacan boş durur mu? İHA’ları SİHA’ları kastederek,
-Bu proje öyle getirildi ki, bu çok kutsal, dokunulmaz, dokunanı mahvederiz felan filan. Kusura bakmayın biz dokunacağız, diyor.
*
CHP’nin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer Mersin’den ses veriyor:
-İkinci yüzyıl vizyonu tank, top, İHA, SİHA, vur, kır, öldür, kahramanlık türküleri… " diyerek aklınca, Türk düşmanlarının korkulu rüyası haline gelmiş SİHA'larla dalga geçiyor
*
Garo Paylan adlı Ermeni vatandaş:
-Yaptığınız tek şey savaş teknolojisi. Bir savaş festivali. Bunun dışında bir şey yok, diye ötüyor.
TİP Genel Başkanı Erkan Baş da boş durmuyor:
-Türkiye’nin İHA, SİHA satışına engel olmak lazım, diye fetva veriyor.
.*
PKK ve FETÖ desteği ile bilinen Pentagon’un eski adamı Michael Rubin okyanus ötesinden parmak sallıyor:
"Türk insansız hava araçları Afrika'nın Büyük Göller bölgesinden Kafkasya'ya, Hindistan Keşmir'inden Libya'ya kadar güvenliği baltalıyor" diyerek ABD Kongresi'ni Türkiye firmalarına yaptırım uygulamaya çağırıyor.
*
Almanya’ya kaçıp sığınan gazeteci Can Dündar da, içindeki kini Twitter’dan kusuyor:
-SİHA’lar idam cezasının olmadığı Türkiye’nin yeni idam mangaları, yeni Türkiye’nin JİTEM’idir, buyuruyor.
*
Başta küresel vampir ABD, Avrupa, onların içimizdeki uzantıları PKK, siyasî ayağı HDP ve FETÖ…
İHA’larımıza, SİHA’larımıza, tek kelimeyle “Milli Harp Sanayi”mize savaş açmış durumdalar. Durdurmak için, ambargolar v.s. ile ellerinden gelen ihaneti yapıyorlar. Bunu anladık da…
Siyaset yaptığını zanneden şu zevata ne demeli?
Son günlerde dünyanın gıpta ile baktığı TOKNOFEST hakkındaki bu tartışmalar da neyin nesi?
Düşmana korku salan, dosta güven veren böylesi millî projeleri niçin iç politika malzemesi yaparlar?
Geçmişten hiç mi ibret almayacağız?
Buna en hafif tabiriyle gaflet mi diyelim?
Ama biliniz ki…
Gaflet bir noktadan sonra ihanettir.