Tamam arkadaşım müdürsün.
Bu kadarda kasılmana gerek yok!
O oturduğun makamın ismini, kendi ismin önüne koyma.
Kasılarak oturduğun o makamın geçici olduğunu bil!
Senden önce de o makamlarda çok insan oturdu.
Makamı başının üstünde taşıma!
Taşırsan başın döner yanlış işler yaparsın.
Makam değil, güçlü olan sen ol!
Ama haddini de bil!
Makamının gücünü yasalardan yana kullan.
Görevin bittiğinde de o makamı temiz devret.
Her zaman haddinizi bilin! Bilmeyenlere kıssadan hisse: İngiltere kraliçesine dev bir inci hediye edilmiştir. Kraliçe bu incinin delinerek tacına takılmasını istemektedir. Ancak İngiltere’de ki bütün kuyumcular, “Kusura bakmayın, dünyada tek olan bu inciyi delerken kırılmasına sebebi olmak istemeyiz.” diyerek inciyi delmeye yanaşmamışlar. Sonra bir deniz subayı İstanbul’da Kapalıçarşı’da yetenekli ustaların olduğunu söylemiş. Bir heyet hazırlanmış doğruca Kapalıçarşı’ya gönderilmiş. Tercüman, çarşıda köhne bir dükkana sokmuş heyeti. İçeride ak saclı ustaya durum anlatılmış.Ne çare ki usta diğer meslektaşlarının söylediğinin aynısını söylemiş. Heyet hep birlikte sızlanmaya başlamış. “Kraliçe bizi mahvedecek.” diye. Usta ekibinin çaresizliğime acımış. “Bakın efendiler, demiş sorumluluk kabul etmem ama bende bir çırak var, belki bu işi o yapabilir. Ama sorumluluğu kabul etmem.” Heyettekiler çaresiz, “olur” demişler. Usta seslenmiş: “Oğlum Veli, bir bak hele…”Arkada bulunan perdeleme aralanmış. Elinde bir matkapla 12-13 yasında bir çocuk çıkmış. Usta:“Oğlum, demiş, hele şu inciyi bir del.” Bu sözü duyan Veli hiç düşünmeden elindeki matkabı inciye daldırmış. İnci tam ortasından delinmiş. Heyet sevinç içinde ustaya dönmüşler: “Ya usta bu nasıl iştir, dünyanın en ünlü kuyumcularını yapamadığı bu işi bu çocuk nasıl yapar? Usta bir heyete bakmış, bir de Veli’ye ve soruyu cevaplamış: “O haddini bilmez.”