OECD Üyesi Ülkelerin Merkez Bankaları Enflasyonu Kontrol Altına Almak İçin Faiz Oranlarını Artırıyor

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü   (Organisation for Economic Cooperation and Development: OECD)  uluslararası bir ekonomi kuruluşudur. 14 Aralık 1960 tarihinde imzalanan Paris Sözleşmesi'ne dayanılarak 1961'de kurulmuştur. Avrupa'nın Marshall Planı  kapsamında yeniden yapılandırılması amacıyla 1948 yılında kurulan Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü'nün (OEEC)  devamıdır. 

Üyelerinin büyük  bölümü Avrupa Birliği  ülkeleridir. Sanayileşmiş ve gelişmekte olan 38 ülkeden oluşmaktadır. Amaçları  arasında; halkın hayat standardını iyileştirilmek, sürekli ve dengeli ekonomik gelişim sağlayan politikalara destek vermek,  işsizliği ortadan kaldırmak, ülkeler arasında ayrım gözetmeyen dünya ticaretinin geliştirilmesine destek vermek vardır. Üye ülkelerin 3 temel ilkesi;  demokrasiye,  insan haklarına ve yurttaş özgürlüğüne bağlılıktır.  Yugoslavya, dağılmadan önce  örgüt faaliyetlerine özel bir statüde iştirak etmekte idi. 1992 yılında dağılmasıyla örgüt ile ilişkisi sona ermiştir. 


Üye ülkelerden 30'u,  Dünya Bankası (IBRD)  tarafından 2005 yılında  yüksek gelirli ülkeler  olarak belirlenmiştir. Üyelik süreçleri devam eden ülkeler; Arjantin, Brezilya, Bulgaristan, Hırvartistan Peru ve  Romanya’dır. Malta (2007) ve Ukrayna (2022)   başvuran ülkelerdir. Bütçeye en fazla katkı sağlayan ülke yüzde 20.5 ile ABD’dir. Türkiye’nin katkısı yüzde 2.2’dir. 

Mayıs 2007'de OECD, Rusya ile katılım müzakerelerini başlatma kararı  almıştır ama Mart 2014'te Rusya'nın  Kırım’ı ilhak etmesine ve de  sivil hak ihlallerine cevap olarak  üyelik müzakereleri durdurulmuş, 25 Şubat 2022'de Ukrayna'yı işgal etmesinden sonra Rusya ile katılım süreci sonlandırılmıştır. 
1985-1990 döneminde DPT temsilcisi olarak OECD’nin 4 Komitesi ve Çalışma Grubu’nda  Türkiye’yi temsil ettim. Bu dönemde  “Regional Problems and Policies in Turkey” başlıklı  kitap,  katkılarım ile OECD yayını olarak basılmıştır.

OECD’nin Kasım 2022 Ekonomik Görünüm yayınına (OECD Economic Outlook) göre  küresel ekonomi, 1970'lerden bu yana yaşanan en büyük enerji kriziyle sarsılıyor. Bu durum enflasyonu onlarca yıldır görülmemiş seviyelere çıkarıyor ve tüm dünyada ekonomik büyümeyi düşürüyor.  
Economic Outlook’a göre dünyada ekonomik büyümenin 2023 yılında yüzde 2,2'ye düşeceğini tahmin ediliyor. Asya, 2023 yılında ekonomik  büyümenin ana motoru olacak. 2024 yılında Avrupa, Kuzey Amerika ve Güney Amerika’da   düşük büyüme  gerçekleşecek. Küresel ekonomide  daha yüksek enflasyon ve daha düşük büyüme görülecek. 
Pandemi ve tedarik zinciri kısıtlamaları, enflasyonu yükselterek çok daha yaygın hale getirmiştir. Fiyatlardaki beklenmedik artışın bir sonucu olarak, birçok ülkede reel ücretler düşüyor, satın alma gücü azalıyor. Enflasyon kontrol altına alınmazsa, bu sorunlar  daha da  artacaktır. Bu nedenle ülkelerin enflasyonla mücadelesi  en önemli politika önceliği olmalıdır.

Dünyanın dört bir yanındaki merkez bankaları, enflasyonu kontrol altına almak ve enflasyonu çıpalamak için faiz oranlarını artırmaktadır. Bu strateji meyvelerini vermeye başlamıştır. Brezilya'da  son aylarda enflasyonda gerileme görülmüştür. ABD’de son veriler de enflasyonla mücadelede bir miktar ilerlemeye işaret ediyor.  Enflasyonun yüksek ve tabanda yaygın olduğu ülkelerde sıkı para politikaları uygulanmalıdır.  

Artan fiyatlar ile mücadelede maliye politikasının, para politikası araçları ile  birlikte  uygulanması  gerekir.   Bu durum, aileleri ve firmaları enerji şokundan korumaya yönelik politika desteğinin artırılmasını  zorunlu kılar. Hükümetler ekonomiyi rahatlatmak için şimdiden çok şey yaptılar.  Enerji fiyatlarının bir süre daha yüksek ve dalgalı kalması muhtemel olduğundan, fiyatlar genel seviyesini düşük tutmaya yönelik önlemler  karşılanamaz hale gelecektir. 

OECD Baş Ekonomisti Álvaro Santos Pereira’ya göre çok zor bir ekonomik tabloyla karşı karşıyayız.  Senaryomuz küresel bir durgunluk değil ama 2023'te dünya ekonomisinde önemli bir büyüme yavaşlamasının yanı sıra, düşmekle birlikte  yüksek enflasyon söz konusudur. Birçok ülkede enflasyonist riskler önemli olmaya devam ediyor. Bu zor zamanlarda   para politikasının daha fazla sıkılaştırılması, enflasyonla mücadele için çok önemlidir. Bunun için   maliye politikasının da desteği  gerekir. 

Bu kapsamda  temiz enerji kaynaklarının ve teknolojilerinin geliştirilmesi, enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi ve enerji güvenliğinin sağlanması  önemlidir. Yapısal politikalara yeniden odaklanılmalı, politika yapıcıları istihdam ve üretkenliğin yanı sıra büyümeyi sağlama konusunda çaba harcamalıdır.  Eğer doğru politikaları benimsemeyi seçersek, kesinlikle başarı şansımızı artar.
OECD’nin  2022 Ekonomik Görünümüne göre   Türkiye’nin GSYİH büyümesi, 2022'deki yüzde 5,3'ten gerileyerek  tahmin dönemi boyunca yaklaşık yüzde 3  olacaktır. Enflasyon düşecek fakat  yüzde 40'ın üzerinde  olacaktır. Bu durum hane halkının satın alma gücünü düşürürken artan belirsizlik devam edecektir. Dış talep zayıfladıkça ihracat azalacak, işsizlik oranı tahmini 2023'te yüzde 10'un üzerinde  olacaktır. Büyük dış finansman ihtiyaçları ve düşük rezervler ekonomiyi darbelere karşı oldukça savunmasız bırakmaktadır.

Merkez Bankası, politika faizini artırmalı ve gerçekçi bir politika için güvenilir ileriye dönük bir program hazırlamalıdır. Güveni desteklemek ve enflasyon beklentilerini kırmak için resmi enflasyon hedefini tutturmak gerekir. Hane halkını artan enerji fiyatlarından korumaya yönelik tedbirler olumludur ama  bunlar geçici  değil, hedef odaklı olmalıdır. Bunun için maliyetleri yönetilebilir tutmak gerekir. İstihdam maliyetlerini azaltmak ve daha esnek iş sözleşmelerini teşvik etmek kamu sektöründe iş yaratmayı artıracaktır.

Büyüme güçlüdür ama   güvenlik açıkları artmaktadır. Reel GSYİH, 2022'nin ilk yarısında yıllık bazda yüzde 7,5 oranında    gerçekleşerek  dünyanın en hızlı büyüme oranlarından biri olmuştur. Özel tüketimdeki  canlılık, emek piyasasının olumlu gelişmelerinden kaynaklanmıştır. İhracatçılar fırsatlardan yararlanmayı  bilmişlerdir.

Asya tedarik zincirlerindeki aksamalar giderilmiş, turizm 2022'de canlanmıştır. Ancak yatırımlarda beklenen artış olmamış,  makroekonomik dengesizlikler artmış,  cari açık genişlemiş, artan enerji ithalatı  sebebiyle  tüketici fiyatları enflasyonu yüzde 85,5, üretici fiyatları enflasyonu  Ekim 2022'de  yüzde 158 olmuştur.  Asgari ücret,  yüzde 50'lik zamdan altı ay sonra, Temmuz'da  yüzde 30 artmıştır. TL’nin  değer kaybı ithal fiyatlarını arttırmıştır. Elektrik kullanımı  ekonomik aktivitenin yavaşladığını göstermektedir.

Hükümet, savunmasız grupların artan enerji ve gıda fiyatlarından korumak için önlemler almıştır. Gelir dağılımının en alt diliminde yer alan haneler, bütçelerinin yaklaşık  yüzde 70'ini gıda ve konut giderlerine ayırmaktadır.  Enerji yardımı alan hane sayısı ikiye katlanarak 4 milyona ulaşmıştır. Düşük  gelirli hane halkları için  vergiler  düşürülmüştür.  Türkiye doğalgazının  yüzde 99'unu, petrolünün  yüzde 93'ünü ithal etmektedir. Bu durum enerji arzı kesintilerine ve fiyat dalgalanmalarına yol açmaktadır. 

 
Türkiye  düşük politika faiz oranlarına sahip tek OECD ülkesidir.   Politika faizinin projeksiyon dönemi boyunca mevcut seviyesinde kalması beklenmektedir.  Nisan ayından bu yana, zorunlu karşılık oranı yüzde 10'dan yüzde 30'a yükseltilmiştir. Buna bağlı olarak kredi faiz oranları da  artmıştır. Teminatlar kredilerin türüne göre farklılık gösterdiğinden oldukça değişkenlik göstermektedir. Ticari kredi faiz oranları yüzde 18 civarında olup, ihracatçı firmalar için daha  düşüktür.  İhtiyaç kredisi faiz oranları  yüzde 30'un üzerindedir. Bu önlemlere rağmen, tüm kredi türleri için borç verme oranları aynı kalmaktadır. Maliye politikası, enerji tüketicileri ve  devlet destekli sosyal konut projeleri için destekleyici olmaya devam edecektir.

GSYİH büyümesi, 2022'deki  yüzde 5,3'ten  yüzde 3’e gerileyecektir.   Enflasyon düşecek ancak  yüzde 40'ın üzerinde  olacaktır.  Bu durum hane halkının satın alma gücünü düşürürken artan belirsizlik devam edecektir. Dış talep zayıfladıkça ihracat artışı yavaşlayacaktır. Büyük dış finansman ihtiyaçları ve düşük rezervler sebebiyle ekonomi darbelere karşı  savunmasızdır.

Merkez Bankası politika faizini artırmalı ve gerçekçi bir politika için  ileriye dönük rehberlik sağlamalıdır. Hane halkını artan enerji fiyatlarından korumaya yönelik tedbirler memnuniyetle karşılanmakla birlikte   geçici ve hedef odaklı olmalıdır.  Finansal maliyetleri yönetilebilir tutmak, istihdam maliyetlerini azaltmak ve daha esnek iş sözleşmelerini teşvik etmek  kamu  sektöründe iş yaratmayı artıracaktır.

Büyüme güçlüdür ama  güvenlik açıkları artmaktadır. Reel GSYİH, 2022'nin ilk yarısında (yıllık bazda) yüzde 7,5 büyüyerek, dünyanın en hızlı büyüme oranlarından biri olmuştur.   İhracatçılar fırsatlardan yararlanmayı başarmış, Asya tedarik zincirlerindeki aksamalar ve turizm 2022'de  düzelmiştir.  Ancak  makroekonomik dengesizlikler artmış, cari açık genişlemiş,  artan enerji ithalatı nedeniyle tüketici  ve üretici fiyatları  yükselmiştir.

Şimdi gelelim  ekonomi bilmecesine. Ekonomi bir bilim olup  her bilim gibi objektif  ve ölçüşülebilir kuralları vardır. Bu kuralları yok sayarsak eğer, bilimden uzaklaşırız. Mevcut ve denenmiş kurakları eğer tersinden okursak eğer, hiç istenmeyen sonuçlarla karşılaşmamız kaçınılmaz olur. Dünyanın dört bir yanındaki merkez bankaları enflasyonu kontrol altına almak ve enflasyonu çıpalamak için faiz oranlarını artırırken biz aksini yaparsak, 2023’te 2022’den daha iyi bir ekonomik  ortam  ile karşılaşmamız mülkün olmayacaktır. Bunun sonucunu hep birlikte göreceğiz.

https://mail.google.com/mail/u/0/#inbox/FMfcgzGrbHrBmZTscMXDFRZZBHdLBmhQ?projector=1&messagePartId=0.1