Bir hafta önce bu sayfada “Kent Belleği” köşesinde buluştuğumuz okurlarım, köşenin o haftaki konuğunun, bir dönemin Eskişehir milletvekili, eğitimci Murat Kahyaoğlu olduğunu anımsayacaklardır. Söyleşinin ilk bölümünü şu satırlarla sonlandırdığını da:
***
…Oysa söyleşimizin temel ağırlığı “Milletvekili mücadelesi” ve başarması olacaktı. 
Yapacak fazla bi’ şey yok!. Ne diyelim onu da gün gelir;
“-Köprübaşı köşemizde tamamlarız!
*** 
-Bugün, sırada o “tamamlama” var. 
Sayın Kahyaoğlu ile bir sohbet ortamında ne zaman karşılaşsak, kesinlikle sözün bir noktasında sohbeti “örgütlenmenin önemi”  noktasına getirecektir. Aynı zamanda, girişilen  mücadelenin “sistemli çalışmadan” geçtiğini vurgulayarak… 
Sanıyorum ki bu ilkeli tutumun nedeni, kendisinin eğitimci yapısından olduğu kadar, TÖS’ün Eskişehir’de hayata geçirilişi sırasında oynadığı “önder rolün” de etsinden kaynaklanıyor olsa gerek. 

Boykota katılmasanız iyi olur…

İlk bölümlerde eğitim tarihimize damga vuran Türkiye Öğretmen Sendikası kuruluşuna, sendikanın ilk şubesinin Eskişehir’de Murat Kahyaoğlu ve arkadaşlarının emekleri ile  gerçekleşmesine değinmiştik. 
Bu örgütlenme çabalarının sonucu olarak öğretmen boykotu ve yürüyüşlerine de yer vermiştik. Boykot çalışmaları TÖS Genel Merkezi’nde devam ediyor, bir yandan da genel Başkan Fakir Baykurt’un gözü kulağı Eskişehir’de. Nedeniyse,
-Milli Eğitim Bakanı’nın (Orhan Oğuz)  Eskişehirli olması!..
Başkan Kahyaoğlu’nun , en önemli eğitim kurumu Atatürk Lisesi’nden “biz de varız” belgesinin alınmasının ardından;  genel başkan Baykurt’a “Eskişehir hazır” mesajını iletmesinden sonra genel merkez de boykot kararı alacak ve açıklayacaktır. Bu arada üç-beş eğitimciden oluşan bir gurup (bir anlamda arabulucu olarak) rahmetli Orhan Hoca’yı Ankara’da ziyaret eder. Ama çabalar sonuç vermez!..  “Bazı konular var ki beni aşar” diyen Hocamızın yarım ağız bir ricası vardır kendisini ziyaret edenlerden:  
-Eskişehir boykota katılmasa iyi olur!.. 
İyi ya da kötü, olacak iş değildir ve olmaz!..

Öğretinin ilk sınavı başarılı.   

Ne demiştik Murat Kahyaoğlu’nun başat özelliğinden söz ederken;
-Örgütlü ve sistemli çalışma!..
Sohbetlerdeki ısrarlı  vurgulaması bir yana, CHP’nin seçim kampanyalarındaki görev alışındaki tutumuna da tanıklık etmiştim. Örneğin kendisinin 4. Sıradan kaybettiği önseçim sonrasında yapılan seçim çalışmalarının bizzat içinde olmuş, partinin olabildiği kadar oy alması için çalışmıştı… 

*** 
Buradan gecelim, Murat Hoca’nın, önseçimde ikinci olarak ve partiye üç milletvekili kazandırdığı 1973 seçimlerine..
Sürgünler ve 1971 darbesinin ertesine denk gelen o seçimlerde kendisine yine öğretmenlerden gelen “Milletvekilli adayı” olma önerisine. Kendisi tereddütlüdür ki haklı sayılır:
-Parti üyesi değildir ve partinin önseçim delegeleriyle tanışıklığı sınırlıdır. 
Öğretmen örgütlenmesinden gelen ısrarlı istek üzerine “aklı yatar gibi” olur. O çevreden bazı arkadaşlarıyla temaslar yapar. Onların isteği, Eskişehir’den ilk kez olarak;
-Bir öğretmeni Milletvekili yapmak!.. 
TÖB DER üyesi öğretmenler hızla örgütlenip hem il merkezi hem de ilçeler ve köylerindeki öğretmenler çoktan çalışmaya başlamışlardır. Amaçları;
-Hem ilçeler ve köylerindeki ön seçim delegelerini etkileyip, Murat Hoca’yı listenin üst sıralarına taşımak… 
Başarılı da olurlar. Ayşe Hanım (Köksal) birinci, Murat Kahyaoğlu ikinci, Niyazi Onal’ı üçüncü sıraya taşıyarak… Üçü de milletvekilidir artık. Ve  CHP’nin o yıllarda “üç milletvekili” çıkardığı ilk seçimdir aynı zamanda…

Öğretmenler ve Gençler.


Sayın Kahyaoğlu “Öğretmen Örgütlenmesinde Eskişehir Örneği” kitabında o mücadele yıllarını ayrıntılı olarak anlatıyor. Örneğin ön seçim sonrasında il merkezine gider. İl Başkanı olmasa da “partinin her şeyi!” ilçe başkanı Sami Yaylalı soğuk hatta öfkelidir. Murat Hoca’nın ikinci sırayı almasına. “Tahmin etmiyordum bunu” der ve ekler:
-Tahmin etseydim önlerdim!... 
Bu tavır sonraları da devam edecektir. “Tercihli oyda gösteririm günü “ gibi tehditlerde bile bulunur. Ama gösteremez efsaneleşmiş gücünü!.. 
***
Kitabının bir bölümünde zamanın gençlik kolları yönetimine ve gençlere de yer veriyor Hoca. O yönetimin “dörtlü kare” olarak nitelendirdiği dört gence ilişkin kişisel gözlemleri şöyle:
“Başkan Mustafa Mansız sakin soğukkanlı, analitik düşünebilin, önünü gören örgütçü bir gençti. Ersin Ertürk kararlı tutumuyla, bitmeyen enerjisi ve ödün vermez tavrıyla göz dolduruyordu. Nevzat Erol uzlaşmacı, güven veren tavrıyla kalemini iyi kullanma yeteneğiyle ve güzel konuşmasıyla gençleri etkiliyordu. Ali İhsan Keskin herkesin sevgilisi sempatik ve cana yakındı. O güzel insanı ne yazık ki çok genç yaşta kaybettik.” 
*** 
Anlayacağınız, siyaseten “Kent Belleğine” önemli katkılar sunarken, başarısının önüne “örgütlü öğretmen” yapısıyla birlikte gençleri de yanına almayı bilmiş ve -Milletvekili olarak Ankara’nın yolunu tutmuştu çoktan!..