Başlıktaki ilk iki sözcük, soyut bir kavram gibi gelebilir okurlarıma. Devamındaki sözcükler arasındaki sözcükler arasında bir kopukluk olduğu da öyle. Şu halde iki sözcüğün arkasına bir sözcük daha ekleyelim ki anlamsızlık son bulsun!.
-Kemalist Aydınlanma Derneği…
Sevgili “Yılmaz Büyükerşen” eklemesini ise konumuzun devamında bulacaksınız. 
*** 
Merkezi Ankara’da olan derneğin Genel Başkanı’nın uzun süre parlamentoda görev yapan ünlü siyasetçilerimizden Kemal Anadol tarafından yürütüldüğünü belirterek devam edelim.
Eskişehir Kent Konseyi tarafından düzenlenen söyleşinin konusu da, özellikle şu son günlerde yaşanan gelişmelerden esinlenerek belirlenmiş olsa gerek; 
-Türkiye nereye gidiyor? 
Gerçekte de büyük çoğunlukla halkın kafasında dönüp dolaşan o soruya katılımcılar ve konuşmacılar tarafından yanıt verilmeye çalışıldığını söylemek mümkün. Önce sayın Anadol’un açış konuşmasında bir çerçeve çizildiğini öğrendim.
Öğrendim diyorum, zira önce saat 15.00 olarak  belirlenen başlangıç saati daha sonra katılımcılardan gelecek sorular da dikkate alınarak 14.00’e çekilmiş. 

H O C A 83

Tıklım tıklım salon..

Kırmızı Salon’a girdiğimizde (Ali Akyüz ve Osman Akkiraz’la) salonun tıklım-tıklım haline şaşırdım. Hele de dolu koltukların yanı sıra ayaktaki izleyicileri de görünce… En arkalara doğru yürümezden önce ön sıraya bir göz atma fırsatı bulmuş, pek çok önlü hemşerimizin arasında Yılmaz Hoca’yı da görmüş, doğal karşılamıştım… 
Yaşıma hürmeten olsa gerek bir hemşehrimizin yerini verdiği  koltuğa oturunca yanımdaki beyefendiye sordum; 
-Yılmaz Büyükerşen konuşmadı mı?
Yerinde bir soru gibi geldi bana!.. Zira sahnedeki konuşmacı ekip arasında görünmüyordu. Evet, hocamıza Kemal Anadolu'nun ardından söz verilmiş, kısa ve özlü güzel bir konuşma yapmış  “Ona ne şüphe?” dedim içimden. 
Yeri gelmişken (panel diyelim) sahnedeki diğer konuşmacıları da tanıtmış olayım;
-Milli Merkez yöneticisi Ufuk Söylemez, Nur Batur ve Nur Sertel. 

D I N L E Y I C I-1Ahh Kemal Kılıçdaroğlu!..

Ben girdiğimde meslektaşımız Sayın Batur yeni başlamıştı sözlerine. İlk kez kendisini dinlediğim olacak, Tv programlarından tanımama ve yazılarının ötesinde derli toplu uzun konuşma becerisini takdir ettim doğrusu. 
Önce uzunca bir “Eskişehir kent övgüsü” ile başladı sözlerine. “Eskişehir’deki bu güzellikleri yaratan kişi” olarak Sevgili Yılmaz Büyükerşen’i alkışladıktan sonra, 
Nereden, nasıl aklına geldi bilemiyorum, sözü Yılmaz Hoca’nın kamuoyu tarafından da beklenen “CHP’nin Cumhurbaşkanı adaylığına” getirdi ve ekledi;
“-Eğer sayın Büyükerşen, Kemal Bey tarafından partinin adayı olarak belirlense, millet olarak bugünleri yaşar ve tartışır mıydık?” 
*** 
Aklımdan “haklısın Nur Hanım” düşüncesi geçerken izleyenlerden gelen içten ve sürekli alkışlar düşüncemi onaylar nitelikteydi!. 
O günlere döndüm aynı anda… 
Sanırım Halen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, kendisiyle beraber partisinin ilk kurucularından Abdullah Gül’ü ekarte edip kendisini aday gösterdiği ilk seçimdi. 
Öncesinde basına CHP’nin olası adayları da yansıyor, onlar arasında Yılmaz Büyükerşen adı da ön sıralarda yer alıyordu. Öyle ya, Büyükerşen kariyerinin yanı sıra Partisinin tek “Büyükşehir Belediye Başkanı” olarak başarılı bir ikinci dönem geçiriyordu. 
Uzatmayalım, CHP’nin adayını açıklayacağı son günlere gelinmişti. O son günlerde Partisinin önemli bir örgüt toplantısını da Eskişehir’e almıştı Kemal Bey.. 
Bizim ve basının genelinin tahmini ve beklentisi; 
-Kılıçdaroğlu, adayını Yılmaz Büyükerşen’i olarak memleketi Eskişehir’den açıklayacak!.. 
Açıklamadı, açıklayamadı!.. Ankara’ya döndü ve ertesi günü “Ekmeleddin İhsanoğlu” adını dillendirdi!.. 
Bir kez daha Devlet Bahçeli üzerinden Tayyip Erdoğan’ın oyununa gelmişti!. 
NOKTA…