Bana en çok acı veren, sürekli zihnimi meşgul eden bir konudur; Neden bazı insanlar hayvan sevmezler, hatta daha da ilerisi sevmenin ötesinde onlardan nefret ederler?
     Bu soruya kendimce hep bir takım yanıtlar bulmaya çalıştım ama bulduklarım veya bana etraftan söylenip telkin edilmek istenenler hiçbir zaman tatmin edici olmamıştır. Bir türlü aklım fikrim bu yanıtlara eyvallah diyememiştir.
     Ama şimdi, bir süre sonra okuduğum bilimsel bir araştırma yazısından sonra, sanki önümde bu konu üzerinde çok farklı bir pencere açıldı ve bu can sevmezleri çözümlemeye başladım. Makalenin başlığı ”Gözümüzün ötesine bakıyoruz!” ve devamında pek çok şeyi göremediğimiz, bunun nedeninin ise “beynimizin görüntüyü gözümüzden kaçırıyor olması” şeklinde bir yorum var. İlginç geldi doğrusu. Beyin bazı görüntüleri görmemizi engelliyormuş, gözümüzden ırak tutuyormuş. Beynimiz neyi görmek istiyorsa onu görüyormuşuz. İnsan beyni retinaya çarpan bilgileri tuhaf bir şeklide filtreden geçirmekteymiş, bu şekilde gözümüzün önündekileri bile görmemiz engellenebiliyormuş. 
     Hani can korumacılar arasında hep söylenegelir ya, “bazı insanların gözleri önünde perde var, Allah o perdeyi onların gözlerinin önünden kaldırsın” diye. Aslında bu perde o insanların gözleri önüne beyinleri tarafından gerilmekte. Sonuçta da o kişi o objeyi asla görmemekte.
     Peki, neden bazı insanların gözleri önünde perde yok, ya da farklı bir deyişle gönül gözleri açık? O insanların beyinleri farklı mı çalışmakta? Bence gözleri perdesiz kişiler beyinlerinde farklı bilgi kaynaklarını barındırmakta, yani konumuza dönersek o kişilerin beyinleri hayvan sevgisi, hayvana acıma, merhamet, vefa duyguları ile donanımlı. Bu bilgi bankası kişiye doğuştan mı bahşedilmiş, yoksa sonradan mı enjekte edilmiş? Elbet bu da farklı bir münazara konusu ama benim görüşüm, insanlar doğuştan kötü ve iyi olmazlar, bu hasletler sonradan, yetiştirildikleri çevre, eğitim ve buna benzer odaklar tarafından onlara verilir.
     Beyin, kendisine sunulan bilgiler ışığında o kişiye, “şunu gör, şunu görme ya da şunu şöyle gör ve algıla, diğerini ise böyle” diye telkin eder. Sonuçta gönül gözleri açık ve kapalı insanlar dediklerimiz oluşur. 
     Bilim bu perdeli gözlere “dikkatsizlik körlüğü” şeklinde bir isim yakıştırmış. Dikkatsizlik ve bunun körlüğü beynin emirlerine göre şekillenmekte.
     Şimdi ben buradan hayvan sevmeyen insanların doğdukları andan itibaren beyinlerine bu bağlamda olumsuz telkinlerin aşılandığını, yerleştirildiğini ve o kişilerin ömürleri boyunca bu telkinlerin izlerini taşıyarak, “hayvan sevmez, hayvan düşmanı” kişiler olarak yaşayacaklarını öngörmekteyim. Değiştirilebilir mi? Evet, neden olmasın? Sıkı bir eğitim, sıkı bir etkileşimle hiç can sevmeyenler tam tersi duruma gelebilirler, yeter ki beyinleri bu konuda eğitilmeye açık olsun.
     Anne babalar, eğitimciler! Çocuklarınızı, gençlerinizi perdeli gözlere, kapalı gönül gözlerine mahkum etmeyin! Sevmeyi, merhameti, acımayı enjekte edin beyinlerine. İleride hep birlikte doğru yaptığınızı göreceğiz inanın. Bu makalem sizlere ulaştığında Meclis’te “itlaf yasası” görüşülüp sonuçlanmış olacak, umarım sonucu dikkatsizlik körlüğü yaşayanlar vermis olmaz, tersine gönül gözleri açık olanların zaferi olur…