Temel parmağını camla kesmiş.
Telaşla, yeni kurulan aile hekimliği merkezinden birine gitmiş.
İçeri girince, malum iki kapı çıkmış karşısını; “Hastalıklar” diğerinde “Yaralanmalar” yazıyormuş. Durumuna uyan “Yaralanmalar” kapısından içeri girmiş. Önünde yine iki kapı belirmiş; Birinde “Kanamalı” diğerinde “Kanamasız” yazıyor. “Kanamalı” kapıdan girince iki kapı daha; “Hayati önemde olan” ve “Hayati önemde olmayan” Hayati önemde olmayan yazılı kapıdan girince, kendini sokakta bulmuş.
Evde sormuşlar:
Temel sana iyi baktılar mı?
Hiç bakmadılar ama organizasyon harika demiş.

Telefon, internet veya benzeri bir konuyla ilgili herhangi bir müşteri hizmetleri merkezine bağlanmaya çalıştığınızda, çoğunlukla yukarıdaki fıkraya benzer bir durumu hemen hemen herkes, en az bir kere yaşamıştır.
Genellikle durum şöyle başlıyor; numaralar tuşlanır, seçenekler sıralanır, yönlendirmeler ardı ardına dakikalar boyu sürüp gider. 
Şansınız varsa birkaç dakikada operatöre bağlanırsınız, ancak günün yoğun saatinde veya olumsuz bir durumu tuşladıysanız, onlarca dakika beklersiniz ve sonunda ya yorulur telefonu kapatırsınız yada karşı telefon açılır ve kısa bir iletişimden sonra “Efendim şuraya bağlanabilirsiniz” diyebilir.
Tabii bu arada Temelin başına gelenlerden daha beterini, soğuk bir duş etkisiyle atlatabiliyorsanız ne ala.
Peki işiniz hayati ve ertelenmeyecek kadar önemliyse!
İşte o vakit işler sarpa sarıyor!

Malum yıl sonu geldi. 2025 yılı bütçesi, Asgari ücret, memur ve emekli maaşlarına zam ile 7 den 70’e herkes bir beklenti içinde.
Toplantılar, görüşmeler, planlar programlar, taslaklar öneriler uzun uzadıya ilgili kurum ve kişiler tarafında gerçekleştiriliyor.
Kalan 12 günde, yıl içinde yarısı erimiş olan asgari ücret belirlenecek, ardında iğneden ipliğe zamlar gelecek ama şu organizasyonda ki ihtimam maalesef, her zaman olduğu gibi, vatandaşın lehine nedense çalışmayacak.

Haftaya rakam belirlendiğinde, belirlenen rakamdan fazlası etiketlere yansıyacak. Maaşlar alınmadan ilk aydan eriyip gidecek. Zaten açlık sınırı altında maaş alan asgari ücretli ve emekli kendini, yine kapının dışında bulacak. Çünkü bu film yıllardan beri izleniyor. Manzara aynı, doğal olarak filmin sonu da aynı.

Demem o ki şu güzelim ülkenin insanı bu kadar çalışıp çabalıyor ya, kimin ne eksiği var ki İngiliz’i, Almanı, Fransız’ı kadar insanca bir yaşam reva görülmüyor.
Yeni yıla girmeden, yeni yıl zamları gelmeden, acaba ülke kaynakları dağılımında bir eşitsizlik mi var yoksa bir hatalı hesap mı var, sormadan edemiyor insan.

Ülkeyi yönetenler bu durumu bu güne kadar “Hayati önemde olmayan” kısımda değerlendirmiş olabilir ama bizce durum artık çok farklı, çünkü bıçak kemiğe dayanmış. Eski alışkanlıkları bir yana bırakıp “Hayati önemde olan” seçeneğin tek seçenek olduğu gerçeği, ülkenin birinci sorunudur. Bu sorunu çözemeyen bir iktidar ise sonraki seçimde, kendini kapının dışında bulabileceği hesabını yapmıştır umarım. Organizasyonlar harika olabilir ama uygulamada ki hataların, hayati önemde olabileceği de hiç unutulmamalıdır.