Ülkenin, son bir haftasında yaşananları anlamak için sağlam bir psikolojiye, dirayetli bir duruşa ve sakin bir akla ihtiyaç var.
Olayların çıkış nedeni mi?
İzah edilecek gibi değil ama mürekkebin yettiği kadarıyla diyelim!
Herkesin bildiği gibi, İktidarın uzun zamandan beri muhalefet üzerinde kurmuş olduğu baskı, bu baskının karşılıklı restleşme ve meydan okumaya evirilmesi, bu evrimle sonucu da gücü elinde bulunduran iktidarın düğmeye basması oldu.
Yargının devreye girişi, gözaltılar ve tutuklamaların peş peşe gelişi, ifadelerin alınma biçim, kanunların keyfi ve kanıtların muğlaklık hissi vermesiyle, durum toplumda büyük bir infiale neden oldu.
Genci yaşlısı, öğrencisi çalışanı, büyüğü küçüğü herkes sokağa indi.
Borsa çakıldı, döviz uçtu, altın rekor kırdı.
Söylenen o ki, üç günde yaşanan ekonomik kayıp 26 milyar doları buldu.
Herkesin işi gücü aksadı, caddeler sokaklar insan doldu, sel oldu.
Ülke bir günde tarifsiz bir hızla fakir? Daha da fakir oldu.
…
Bütün bunların neden mi? Bin hata bin terci diyebiliriz.
Aslında fındık kabuğunu doldurmayacak şeyler belki, normal bir ülkede olsa devletin işleyişi kanun ve kuralları, hesap verebilirlilik noktasında kimsenin itirazı olmaz.
Ancak İktidarın aceleciliği, tutum ve davranışlarla ekranlara yansıyınca, ok yaydan çıkmış oldu.
Bir yanlış hesabın arifesinde, muhalefete yapılan baskı ve yöntemler.
Hukuki kararların tek taraflı alındığı, adaletsizlik hissinin ağır bastığı yönünde toplumda derin bir endişe ve başkaldırıya neden oldu.
Üniversiteler ayağa kalktı. Halk sokağa çıktı. Trafik kilitlendi, hayat durdu.
Ancak halk sokağa inince, durum değişti. İktidar tepki verdi, vermeye devam ediyor.
Vatandaş ise Anayasa’nın “Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı” başlıklı 34. Maddesine göre “Herkes önceden izin almadan silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.” Dolayısıyla toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak için yetkili makamlardan izin almak gerekmez diyor.
Her şeye rağmen halkın sokaklara dökülmesi iyi değil.
İndiğini varsayarak, bunun engellenmesi ise hiç doğru değil.
Olanlara rağmen iktidar bunu yasaklıyor ise bu sadece tercih edilmiş bir hata olur.
…
Zengin potansiyeliyle dünyada sayılı ülkelerden biri olan Türkiye, bu tür durumları yaşamayı hak eden bir ülke de değil.
Yüz yıllık bağımsızlığını, ekonomik ve yetişmiş insan gücüyle taçlandıran ülke, geleceğini demokrasi ve zenginlikle bütünleştirmeli.
Siyasi çekişmelerle, kaynakları ve enerjisini boşa harcamadan yol almalıdır.
Yapılan hataların talim ve terciyelerinin sorumlusu halk değildir.
…
Çünkü ekonomisi çökmüş, siyasi bütünlüğünü yitirmiş, ihtiraslı yöneticilerin yönettiği bir ülkenin hiç ama hiç kimseye faydası olmayacaktır.
Bir hataya bin tercih yapılsa da, ülkede bir arpa boyu yol a-lın-maz.