Son günlerde yaşananlara bakınca, ülkenin nereye gittiğinden çok, bu meselenin nereye evirileceğidir.

Birincisi; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesiyle başlayan süreç ve sonrasında, Büyükşehir ve bazı ilçe belediye başkanları ile yöneticilerinin tutuklanması.
İkincisi; Ana muhalefet partisine uygulanan çifte standart’ın sokağa yansıması.
Üçüncüsü; Ekonomik buhranla geçim sıkıntısı çeken halkın, iş, aş, adalet, hak ve hukuk talepleri.
Dördüncüsü; Z kuşağının geleceğe dair umutsuzluğa düştüğü noktada verdiği tepki.
Beşincisi ve yüzlerce sorunu sıralayabileceğimiz bu ortamda, 23 yıldır ülkeyi yöneten iktidarın tutum ve davranışlarına verilen tepkilerdir.

Görünen o ki her geçen gün demokrasiden uzaklaşan bir ülke görüntüsü kabul edilir gibi değil.
Tutuklanan belediye başkanları, hak arayan öğrenciler, görevini yapan gazeteciler, soruşturma açılan iş insanlarının ortak yanı, yargının tarafsızlığını kaybettiği düşüncesidir.

Bütün bu yaşananlara ek, iktidarın yanlış hesaplar sonucu ülkeyi yargıda, ekonomide, üretimde, eğitimde ve bireysel hak ve özgürlüklerde maruz bıraktığı görüntüdür.

Yüksek vergiler esnafın, çiftçinin, sanayicinin, ihracatçının belini bükerken çok kazananın vermediği vergi, yine vatandaşın sırtına biniyor.
Ay sonunu zar zor getiren işçi, emekli, asgari ücretlinin alım gücü, gün geçtikçe düşüyor ve birçoğu açlık sınırının altında yaşamaya mahkum olmuş durumda.
Uluslararası veriler ışığında bakıldığında, adaletsizliğin, eşitsizliğin, enflasyonun ve derin yoksulluğun getirdiği ağır yük, hiç de iç açıcı değil.
Mızrak çuvala sığmıyor artık.
Bu sorumluluk halkın değil, ülkeyi yöneten iktidarındır.
İktidar ise sorun çözmekten ziyade, algıyla sorumluluğu başka noktalara kaydırmak peşinde.

Halk; huzur, güven, adalet ve insanca yaşam koşulları istiyor.
Ülkenin nereye gideceği belli değil.
Bu işin birkaç çıkış noktası var.
Bunlar yapıldığı takdirde ülke belki rahat bir nefes alır.
Aksi taktir de, ülkenin nereye gideceği, nasıl gideceği, yarınların nasıl olacağını kimse tahmin edemez.
Mevcut görüntüler ışığında halk, iktidara şu mesajı vermek istiyor.
Çoğunluğun verdiği yetki, diğerini yok saymak değildir.
Herkesin talepleri en az diğerleri kadar değerlidir.
Lord Acton’un tespitiyle; “Demokrasinin kötü olan bir yönü, çoğunluğun tiranlığına dönüşmesidir.” Diyor.

Her şeye rağmen iyi kötü bir demokrasi geçmişimiz var.
Öyle umuyorum ki, demokrasinin sadece çoğunluk olmadığını herkes hatırlar.
Gerçek demokrasi, bağımsız yargının, hak ve hürriyetlerin, eşit paylaşımın, insanca yaşamın temeli olmasıdır.
Bu değerleri halkına sunmayan hiçbir iktidar ben ülkemi demokrasiyle hizmet ediyorum diyemez.
Dediği takdirde ise gideceği yer ancak ve ancak mutlak gücün tek başına yaşadığı Otokrasidir.

İyi bayramlar…