Yaşlıca bir hanıma bir türlü teşhis konulamamış.
Kadıncağız 28 gün boyunca üniversite hastanesindeki teşhis ve tedavisinde  hiçbir sonuç alınamamış.
Belki dikkatinizi çekmiştir. Üniversite hastanelerinde farklı bir hiyerarşi vardır.
Başta bir Profesör, arkasında doçentler, sonrasında asistanlar ve birkaç parlak öğrenci, üçgen bir düzende, vizitelere neredeyse uçarak giderler.
Yine böyle bir gün ve tüm kadro hastanın başında…
Profesör sorar:
-Radyolojik tetkikler?
Hemen filmler ışıklı panoya yerleştirilir.
Sert ve kararlı bir ses:
-EKG? Derhal hocanın önüne serilir,
-Efor testleri? O da hemen açılır hocanın önüne,
-Laboratuvar tetkikleri? Her şey önceden hazırlanmıştır.
-Elektroensefalografi? Buyurun hocam.
-Emar? Dışarıdan çektirilmiş! Emar da konulur, büyük patronun önüne.
-Sintigrafi?
-Anjiyo? … derken, Büyük şef sorar:
-Sken oldu mu? Anlık bir sessizlik ve sonra…
Kadından gelen cılız bir ses:
Bi onu yapmadılar! 

Teknoloji geliştikçe tıp dünyasında da büyük atılımlar oluyor.
Yüz yıl öncesine göre teşhis ve tedavide önemli gelişmeler var.
Cerrahi müdahalelerden, ilaç tedavisine, Doktordan Hemşireye, Tomografiden Emar’a, gelişmiş makro ve mikro cihazlara kadar Tıp’ta inanılmaz bir devrim yaşanıyor.
Sağlık alanındaki bu gelişmeler, insanlık için fevkalade faydalıdır.
Fakat buna mukabil, şehirleşmenin, yetersiz ve sağlıksız beslenmenin, kirli havanın, makineleşmenin, afetlerin ve kazaların neden olduğu olaylarda hastanelerin ve doktorların yükünü bir kat daha arttırmaktadır.
Madalyonun diğer yüzünde ise dünya nüfus artışını göz önüne aldığımızda ve herkesin bir sebeple, yolu doktorla kesiştiğine göre, bu sektörün ülke ekonomilerinde aldığı pay muazzam noktalara ulaştığı unutulmamalıdır.
Devlet hastaneleri, özel hastaneler, klinikler ve muayenehanelerin, hasta teşhis ve tedavilerinde kullanılacak ilaç ve cihaz gereksinimlerini karşılamak için dev bütçeler ayrılır.
Yapılan yatırımların karşılığını almak adına hastayı ticari bir meta olarak algılayan bazı durumlar, bu sektörün geleceği açısında tehlike arz ettiğini söylememiz gerekir.
Bazen öyle trajikomik durumlar olur ki, parmağınız hafif kanasa, testler, röntgen, tahlil derken iş uzayıp gidiyor ancak bu işlemler sonucunda elinize tutturulan fatura bazen dudak uçuklatır vaziyette oluyor.
Fıkrada ki kadının benzetmesi gibi, bi tek onu yapmadılar demesi geliyor akıllara. 

Her şeye rağmen, sağlık çok önemli bir konu, eksikliğini ve önemini üç beş yıl önce, pandemi ile de çok derin yaşadık.
Herkes eve kapanırken doktor, hemşire ve diğer sağlık çalışanları gece gündüz demeden ölümle burun buruna çalıştı. Aynı zamanda bu dönemde binlerce doktor ve sağlık çalışanı hayatını kaybetti.
Bu gün ise sağlık çalışanlarının birçok sorunu hala devam ediyor.
Bu sorunlara rağmen sağlık çalışanlarının değerini ifade etmek için ve onlara teşekkürlerimizi sunmak için 14 mart tarihi çok önemli.
Biz de insan sağlığı için gece gündüz demeden, işleri başında fedakarca çalışan tüm doktor, hemşire ve sağlık çalışanlarının 14 Mart Tıp Bayramını kutluyoruz.
Memlekette herkes için bir şeyler yapıldı ama onlar için elle tutulur bir iyileştirme hala yapılmadı.
Bu kutsal görevi yapan tüm doktorlarımızın haklı taleplerini siz değerli okuyucuların takdirlerine bırakıyorum.