Bir Rektör yeniden atanmasının üzerinden bir ay bile geçmemişken neden istifa eder?
Üstelik...
Üç gün önce Yeni Şafak gazetesine verdiği tam sayfa röportajda “Yoğun bir çalışma dönemi bizi bekliyor” diyen, iki gün önce çıktığı televizyon programında da yeni dönemde yapacağı çalışmaları heyecanla anlatan bir Rektör alel acele neden istifa eder?
Etmez değil mi?
İstifa etmesi son derece mantıksız değil mi?
Demek ki ortada tercih edilen bir istifa yok...
Ortada resmen istifaya zorlanma yani azil var!
***
Peki, Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof Dr Fuat Erdal ne oldu da istifa ettirildi?
Bununla ilgili çeşitli iddialar var.
Hakkında açılan ve YÖK tarafından sürdürülen soruşturmalar bu iddialardan biri...
***
Bir diğeri ise, geçtiğimiz günlerde Üniversite bütçesinden URAYSİM'e para aktarılmasına yönelik verdiği talimatı “Bunu yapamam” diyerek yerine getirmediği için Bilimsel Araştırma Merkezi Koordinatörünü istifaya zorlaması ve bu olayın ardından rektör yardımcılarının değişmesi...
***
Öte yandan, rektörün altından kalkamayacağı bir işe bulaştığı için istifa ettirildiği yönünde gizemli iddialar ileri sürülürken, Fuat Erdal'ın AK Parti içinde yaşanan güç gösterisine kurban gittiğini, kendisinin başından beri rektör olarak atanmasını istemeyen YÖK başkanı ile Eskişehir'deki bilindik isimlerin, gerekli girişimleri sonucu istifa etmesini sağladığı da iddialar arasında yer alıyor.
***
Sonuç olarak:
Ortada, yeniden atanmasının üzerinden bir ay bile geçmeden istifaya zorlandığı apaçık ortada olan bir rektörün azledilmesi durumu var...
Cumhurbaşkanı tarafından bizzat ataması yapılan bir rektörün YÖK Başkanı tarafından istifa ettirilmesi söz konusu olamayacağına göre, olayda iktidar siyasetçilerinin parmağı ve dahli olduğu anlaşılıyor.
İşin içinde siyasilerin olması da akla ister istemez rantsal paylaşımları getiriyor...
KİM DAHA ÇOK BAĞIRIYORSA...
Hitler’in ünlü propaganda bakanı Gobbels’in bir sözü var tarihe geçen…
-“Dua ederken kim gereğinden fazla bağırıyorsa, o en büyük ebedi günahkardır” der…
Bu o kadar doğru bir teşhis ki, örneklerine sürekli şahit olmak mümkün…
***
Hırsızlıktan en çok dem vuran hırsız çıkıyor…
Uyuşturucuya kendi çapında savaş açtığını bağırıp-çağırarak ilan eden uyuşturucu taciri çıkıyor.
Sağda-solda fakir-fukara edebiyatı yapanlar iş yerlerinde kaçak işçi çalıştırıyor.
Her ağzını açtığında Ahlak’tan bahsedenlerin yaptığı ahlaksızlıklar, sonradan bir bir orta yere dökülüyor…
***
Kısacası…
Kim hangi konuda gereğinden çok bağırıyorsa, bağırdığı konuda en büyük suçu işlemişliği çıkıyor ortaya…
Etrafında “Rüşvetçi” diye suçlamadığı kalmayan, en büyük rüşvetçi çıkıyor iyi mi?
Liyakatsizlikten sürekli yakınanların, bütün niteliksiz akrabalarını torpille işe sokturduğu anlaşılıyor.
“Demokrasi” diye bağıran, demokrasiyi katlediyor.
“Hak yeniyor” diye feryat eden, bildiğiniz hak yiyor.
“Adalet yok” diye kapı kapı gezen, adaleti mahvediyor.
***
Bu kadarla da kalsa iyi…
“Fetö’cü” diye bağıran, fetöcü çıkıyor.
“Elhamdurullah” diyenin ortaya çıkmadık rezilliği kalmıyor.
“Halkçıyım” diyen halktan kopabildiğince kopuyor.
***
O yüzden siz siz olun, hangi konuda olursa olsun gereğinden fazla bağıranlara dikkat edin.
Çünkü…
Suçluluğu bastırmanın en kolay yoludur bağırmak.
Ve şunu unutmayın…
En suçlu olanlar her zaman en çok bağıranlardır.
ENFLASYON MUHASEBESİ FAKİRE VERGİ, ZENGİNE VERGİ İNDİRİMİ SAĞLAMIŞ İYİ Mİ?
İşletmelere yönelik Enflasyon muhasebesi uygulaması başlattıldı...
Çevremde, işi, gücü ve kazancı yerinde olan hangi iş insanına sorsam, enflasyon muhasebesi uygulaması sonrasında kendisine, ödemesi gereken vergiden daha az vergi çıktığını duyuyorum.
Enflasyon muhasebesi uygulaması sonucunda kimi kendisine 5 bin, kimi 50 bin kimi ise 250 bin lira vergi indirimi çıktığını söylüyor.
***
İşi,gücü ve kazancı olmayıp, ancak karnını doyuran hangi mükellefle konuşsam, ödemesi gereken verginin 8-10 katı vergi ödemesi çıktığından yakınıyor.
***
Çünkü...
Enflasyon muhasebesi uygulamasına göre sermeyesi güçlü olan şirketlerin bu uygulama ile karlılıkları kağıt üzerinde önemli olarak düştüğü için, ödemesi gereken vergi miktarları da düşüyor.
***
Öte yandan...
Sermayesi güçsüz olan fakat stok, iştirak ve duran varlıkları bulunan ve kredi ile faaliyetini sürdüren şirketler kağıt üzerinde karlı gözüktüğü için, ödemesi gerekenden kat be kat fazla vergi ödemek durumunda kalıyor.
Yani...
Fatura düzenlemeyip, satışı da olmayan bir işletmeye enflasyon muhasebesi uygulandığında, o işletme sırf sabit kıymetleri ve stokları olduğu için karlı görünüp, vergi ödemeye mahkum oluyor.
***
Sonuç olarak...
Enflasyon muhasebesi uygulaması, güçlü şirketlere vergi indirimi, güçsüz şirketlere de veremeyeceği oranda vergi yükü getiren bir uygulama haline gelmiş!
***
Durumu iyi olandan alacağı verginin daha azını almaya, durumu iyi olmayandan da vergi alamayacağı gibi onları batırmaya yol açacak bu uygulamaya neden ısrarla devam edilir ki?