Yalnız ben değil hepimiz gençken hiç ölmeyecekmiş gibi yaşadık. Ölümü yaşlı insanlar yakıştırırdık. Sizi bilmem ama ben gençken geçmişi pek sorgulamazdım. Geçmişimde keşkeler, pişmanlıklar yoktu. Biz gençlerin derdi gelecekteki zenginlikler, aşklar, güzellikler olduğu için, hep bir şeylere sahip olma hissiyle yeni güne başladık. Oysa yaşadığımız anı değerlendiremedik. Anı yaşayamadık. Oysa yaşam dediğimiz şeyin anlardan ibaret olduğunu acı da olsa ilerleyen yaşlarda anladık.
Yaşamımız ilerledikçe biriktirmeye başladığın şeylerle avunmaya başladık. Sonra...
Ne sahip olduğun evin, ne araban ne de eşyalarının yaşamında bir yer tutmadığını anlarsın. Bu kazandıklarının itibarını arttırmadığının farkına varırsın. İşte o zaman karakterin öne çıkar.
Sonra mı? Yaşamının ilerleyen yıllarında oluşturduğun her şeylerin öyle pek değerli olmadığını anlarsın. Yaşamında sahip olduğun şeylere izin verme ki yok olduğunda üzüntün olmasın. Yaşamın boyunca, kimi kişilerin yaşamlarına ne kadar renk verdiysen, onları biraz daha mutlu edebildiysen yaşamını anlamlı kılmış olursun.
İtibar elde edeceğim diye yaşamını yaşanmaz kılma! İtibar dediğin şey; yeni bir topluluğa girdiğinde sahip olduğudur. Karakterinse o topluluktan ayrılırken arkandan olumlu konuşulanlardır. Karakterini bir ömür boyunca elde etmek için ailene, dostlarına ve çevrene verdiğin değerlerin sonucunda elde edersin. Karakter bir ömür boyunca elde edilir. Karakterinize itibarınızdan daha çok önem verin. Çünkü karakteriniz, aslında neyseniz odur. Oysa itibarınız veya şöhretiniz, başkaları sizi ne sanıyorsa odur. Bırak be dostum başkalarının senin için ne söylediklerine.... Sen kendini başkalarının sözleriyle mi tanıyacaksın?