Turgut Özal Fransızcası 1988'de "La Turquie en Europe", İngilizcesi 1991'de "Turkey in Europe and Europe in Turkey",  (160 sayfa) Türkçesi 2010'da "Tarih ve Miras" adıyla yayımlanan kitabı ile ilgili olarak bir ozelburogrubu.com  yakın bir zamanda üyeleri ile bir  paylaşımda  bulunmuştur.  Önce  bu  paylaşımı özetlemek daha sonra bir katkıda bulunmak  istiyorum. Çünkü,  bu konuda  birbirinden çok farklı görüşler var.

(Turgut Özal’ın Bilinmeyen Kitabı “La Turquie En Europe”‘dan TARTIŞMALI SAYFALAR https://ozelburogrubu.com/anavatan-partisi-dosyasi-turgut-ozalin-bilinmeyen-kitabi-la-turquie-en-europedan-tartismali-sayfalar/)

Tarih ve MirasTurgut Özal’ın kaleme aldığı   kitap; Özal’ın, Türk’ü, dünyaya yanlış anlatan Avrupa’ya karşı bir isyan, bir çağrıdır. Anadolu’da kurulan ilk medeniyetlerden bu tarafa, Avrupa’nın mayası olarak tabir ettiği kültürün izini süren Özal; Truva Savaşından Kavimler Göçü’ne, Haçlı Seferlerinden İstanbul’un Türkler tarafından fethine, Rönesans’tan Fransız İhtilali’ne kadar dünya tarihinin kritik dönemlerini analiz ediyor. Hıristiyanlığın Anadolu’ya girişi, Türklerin Anadolu’yu fethi, Türk-İslam Rönesansı’nın Avrupa kültürüne etkileri, Atatürk’ün devam ettirdiği Osmanlı Reform Süreci; Turgut Özal’ın ısrarla üzerinde durduğu Anadolu Birliği’ni anlamamıza yardım ediyor. Turgut Özal, Fatih Sultan Mehmet’in Truva’da saklı mesajı hangi sebeple aradığını yorumlarken Avrupalılara sesleniyor: “Tarihi gerçekleri göz ardı edemezsiniz. Batı, bugünkü kültürünü, Anadolu’ya, Türk ve Yunan düşünürlere, Müslüman bilim adamlarına ve komutanlara borçludur.”

Şimdi, Grup’un sitesinde yer alan  açıklamayı  özetle  paylaşmak istiyorum. (https://ozelburogrubu.com/anavatan-partisi-dosyasi-turgut-ozalin-bilinmeyen-kitabi-la-turquie-en-europedan-tartismali-sayfalar)

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu“İslamiyet doğuşunda ve sonraki gelişme safhalarında ve olgunluk çağında öteki tek tanrılı iki dinin etkisi altında kalmıştır. (sayfa 96) İslamiyet her hâlükârda teoloji ve filozofi açılarından bakıldığında Musevilik ve Hıristiyanlıkla birlikte Yunan felsefesini paylaşmaktadır. (sayfa105) Bizans’ın düşmesi Türklerden çok Papalık ve Hıristiyan Batı tarafından oluşturulmuştur. (sayfa 89) Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden sonraki ünlü Kanunnamesi Orta Asya ve Abbasîlerin kanunlarının izlerini taşımakla birlikte asıl ilham kaynağını Bizans örneğinden almıştır. (sayfa 112) İstanbul’un fethinden sonra Saray’daki seramoniler seçkinlerin adetleri kadınların peçelerine kadar çok şey Bizans’tan miras alınmıştır. (sayfa 113) Osmanlılar çeşitli alanlarda Bizans’ın tesirinde kalmışlardır. Osmanlı’nın ‘Hilat’ı ile Bizanslıların ‘Olavus’u aynı şeydir. Latin ve Yunan kökenli bilim terimlerinin Osmanlı dili tarafından benimsenmesi bunun ayrı bir delilidir. (sayfa 119) Musikiye gelince; Osmanlılar yeni modlarla zenginleşmiş İran-Arap gelenekleriyle klasik Yunan ve Bizans müziğini maharetle birleştirmişlerdir. (sayfa 123)”  (https://nacikaptan.com/?p=98152) metin içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturulduYukarıdaki değerlendirmeler merhum Turgut Özal’ın Fransızca yazılmış “Avrupa’da Türkiye” kitabından alınmış. Kitap Fransızca. Entelektüel kesimde tartışma yaratacak bu notlar emekli Büyükelçi Pulat Tacar tarafından çıkarılmış. Francis Lamand’a 1988 yılında yazdırdığı kitabında Turgut Özal şu ifadeleri kullanır: “Bizi Türk sayarak dışlıyorsanız bilin ki bizim Türk denecek bir şeyimiz yoktur uygarlık adına neyimiz varsa hepsini Yunanlılardan aldık. Bizim kültürümüz Yunan kültürüdür. Oğlumun adı olan Efe bile Yunancadır; bu nedenle Avrupa Birliğine girmemiz için kültürel engel yoktur. Biz tepemizde Türk olmayan yöneticiler bulunmasını yadırgayan bir toplum değiliz. Avrupa Birliğine alınmamıza bu açıdan da herhangi bir engel yoktur!”  Gündüz Aktan için “1989'da Turgut Özal'ın adına Turkey in Europe kitabını yazdı”  ifadesi doğru değildir.

Bu değerlendirmeler merhum Turgut Özal’ın Fransızca yazılmış kitabından. Kitap Fransızca. Emekli Büyükelçi Pulat Tacar  Dışişleri Bakanlığı’ndan 1996 yılında emekli olmadan önce Avrupa Birliği nezdinde  Türkiye’yi temsil etmiştir. Avrupa Toplulukları Nezdindeki Daimi Temsilciliği sırasında gerçekleşen Türkiye’nin Avrupa Topluluğuna üyelik başvuru süreci çok önemlidir.  

12 Eylül sonrasında  askeri yönetim,  sivil  döneme geçildiğinde Avrupa Birliğine üyelik müracaatı yapılması konusunda karar alınmıştır. Askeri dönem devam ederken  ve Özal Başbakan Yardımcısı iken Başbakanlıkta sivil dönemde AB ile ilişkilerin ekonomik tarafı da bulunduğu için 1982 yılında DPT’da o zamanki ismiyle bir “AET Dairesi” kurulması kararını almış, “AET Dairesi” (sonra Genel Müdürlük olmuştur)  kurulmuştur.

Benim 1975 yılındaki doktora tezim  Türkiye  AET ilişkileri konusunda olduğu için, SBF’den arkadaşım rahmetli Hasan Celal Güzel’in tavsiyesi ile  bu Daireyi kurmakla görevlendirildim. Bu süreçte sayın Pulat Tacer AB Nezdinde Daimi Temsilciliğine atanmıştır. Brüksel’e göreve gitmeden önce DPT’da beni ziyaret gelmiş ve karşılıklı ilişkiler konusunda görüş alışverişinde bulunulmuştur. Büyükelçilik görevine başladığı dönemde DPT’nın ilk defa yurt dışı teşkilatı kurulmuş Washington, Paris, Brüksel ve Viyana’da DPT Temsilcilikleri oluşturulmuştur.  

Brüksel dışındaki temsilcilikler “DPT Müşaviri”  kadrosu iken Brüksel “Daimi Temsilci Yardımcısı” olarak belirlenmiştir. DPT Müsteşarı rahmetli Yusuf Özal beni Brüksel’e göndermek istemiş fakat ben başlangıçta eşim  Dr. Sena Dirimtekin Karluk Ankara’da ihtisasa  başlayacağı için  teklifi başlangıçta kabul etmeyince, Brüksel’e sevgili arkadaşım İlhan Kesici gönderilmiştir.

Bana teklif Cuma günü yapılmış, hafta sonu Eskişehir’e gidip rahmetli kayınpederim Prof. Dr. Halil Dirimekin ile görüşünce fikrim değişmiş, Pazartesi günü  Özal’a yurt dışına gidebileceğim açıklanmıştır. Bu süreçte Brüksel için sevgili arkadaşım İlhan Kesici’nin oluru çıktığı için Paris’e de atama yapılmayınca ben de OECD Daimi Temsilciliğine gitmeye karar verdim. 3 yılı için gittiğimiz Paris’te 5 yıl  görev yaptım ve bir OECD yayının basılmasını da sağladım.

Beraber göreve başladığımız 1985 yılında, Büyükelçi Pulat Tacer ile İlhan Kesici arasında görev taksimi konusunda sıkıntı çıkınca  İlhan Kesici bir yıl sonra Ankara’ya dönmeye karar vermiştir. Kararname çıkarılarak  dönme süreci başlatılmış ve DPT’daki görevine başlamıştır.

Bu süreçte Avrupa Birliği ile koordinasyon görevi DPT Müsteşarlığına verildiği için dönemin müsteşarı adına bu görevi yurt dışına gidene kadar ben üsteldim. Koordinasyon toplantılarına Dışişleri Bakanlığı adına rahmetli Gündüz Aktan katılırdı.  Bazı kaynaklar Turgut Bey’in kitabının Gündüz Aktan tarafından yazıldığı görüşündedirler ama bu doğru değildir. Tarafımdan1985 yılında kurulan “AET Dairesi” daha sonra Genel Müdürlük olmuştur. Son Genel Müdürü ise şimdiki TBMM Plan Bütçe Komisyonu Başkanı   Cevdet Yılmaz’dır.

1955 yılında girdiği Dışişleri Bakanlığı’ndan 1996 yılında emekli olan ve bu süre içerisinde  Avrupa Birliği nezdinde Türkiye’yi temsil eden Pulat Tacar’ın anılarını dile getirdiği “nehir söyleşi” kitabı olan “Yaşam Bir Rüyadır”  İş Bankası yayınlarından çıkmıştır.  

Söyleşiyi gerçekleştiren Dr. Esra LaGro Büyükelçi Pulat’ın elindeki  özel notları alıp kitaba koymuş.  Başbakanlığı döneminde Türkiye’nin AB’ye  üyelik için başvuru yapmasını sağlayan Özal, Fransız kamuoyuna Türkiye’nin Avrupa kültürü ile ortak noktalarını da anlatmak istemiş. Ama aradan geçen yıllara rağmen Fransa aynı Fransa. Değişen bir şey yok. Beş yıl (1985-1990) Paris’te görev yaptım. Fransız politikacılarının hiçbirinin Türkiye’ye ve Türkiye’nin AB üyeliğine sıcak bakmadıklarına tanık oldum. Üstelik Fransa, eğer her şey yolunda gider ve üyelik  gündeme gelirse, bunu referanduma götürecek olan tek AB üyesidir.

Pulat Tacar’ın anılarını dile getirdiği  kitabı “Yaşam Bir Rüyadır” İş Bankası yayınlarından çıkmıştır. Sayın Tacar’ın  Avrupa Toplulukları Nezdindeki Daimi Temsilciliği sırasında Türkiye’nin Avrupa Topluluğuna tam üyelik başvurusu yapılmıştır. Tacar, yaşamından süzdüklerini William Stafford’ın şu dizeleri eşliğinde okuruyla paylaşıyor: “Nehrin donduğu bir zamanda, Sor bana yaptığım yanlışları; Sor bana; Yaşamım mı, bütün yaptıklarım? Nehir ne diyorsa Ben de onu söylüyorum.”

Açıklama otomatik olarak oluşturulduBaşbakanlığı döneminde Türkiye’nin AB’ye tam üyelik için başvuru yapmasını sağlayan Özal, Fransız kamuoyuna Türkiye’nin Avrupa kültürü ile ortak noktalarını  anlatmak istemiş. Özal,  Kanada’dan  davet edip kendine danışman yaptığı Yunanlı tarihçi Dimitri
Kitsikis kendisi hakkında   şu açıklamada bulunmuştur: “Özal bana ‘Sprituel Father’ derdi. (Manevi baba). Kürtlere Federasyon verme fikrini benden aldı. Üzerinde çalışıyordu ama ömrü yetmedi”.

Turgut Özal’ın kardeşi eski bakan Korkut Özal, Turgut Özal’ın Türkiye’nin isminin değiştirilebileceğini söylediğini açıklamıştır: “Rahmetli ağabeyim Türkiye’nin isminin değiştirilebileceğini, Anadolu yapılabileceğini söylemişti” (Ali Kırca Show TV söyleşisi-16 Kasım 2008) Ağustos 1984’te, PKK, Eruh ve Şemdinli’yi bastığında başbakandı. “Üç beş çapulcu” demiş ve tatile çıkmıştı. Saldırıyı hiç önemsememişti.  Özal hakkında önemli ve doğru görüşlerini paylaşan [email protected] E-posta adresli  kişinin  mektubunu da paylaşmak yararlı olacaktır. (https://nacikaptan.com/?p=5747)
 

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu Sayın Naci Kaptan’ın bu konudaki görüşü şöyledir: Kitap gerçekten var. Sipariş edilmiş. Yalan, iftira değil. Ancak, kitabı Turgut Özal yazmamış. İletmek istediği mesajı sipariş etmiş.
Turgut Özal o dönemde borç istediğimiz küresel oligarkların kasada oturmasını istediği kişidir. Küresel oligarklar büyük hacimli borç verecekleri zaman hep aynı şeyi yapıyorlar. Bizi aldığımız borcun takvimini iç siyaset nedeniyle aksatacağımızı, çarçur edeceğimizi biliyorlar. Bu nedenle kasada her zaman tam yetkiyle kendi seçtikleri adamın olmasını istiyorlar. Her zaman olduğu gibi borç verenlerin vergi, imtiyaz, para politikalarına ilişkin gayri milli talepleri olmuştur. Türkiye'nin o yıllardan bu yana gelişen ekonomi, siyaset serüveni hep aynı tekrarlar ile ilerlemiştir. (Naci Kaptan - https://nacikaptan.com/?p=98152 29.12.2022)

Sayın Azmi Güran’ın bu konudaki tespiti  önemlidir. “Ben Atatürk devrini yasamış kimseyim. 1950’de yüksek tahsil için Avrupa’ya gittiğimden beri, Türkiye’ye ahbapları ziyaret etmek, memleketin muhtelif yerlerini görmek, gezmek haricinde, Amerika’da yaşadım ve simdi ise Avrupa’da yaşıyorum. 10  Kasım bizim için matem günüydü, senenin tek bir gününde radyo klasik müzik çalar, eğlence yerleri kapalı kalırdı. Her sene 10 Kasım’da asla hüzünlü gün geçirmezdik, fakat milletimiz için bize vatan yaratan bir adama hürmetimizi bu yolda gösterirdik. Turgut Özal, ‘Her sene Atatürk’ü hüzünle değil, güler yüzle karşılayalım’ diyerek bu adeti kaldırdı.” (Azmi Güran, December 29, 2022 at 5:49 pm.)

1955 yılında girdiği Dışişleri Bakanlığı’ndan 1996 yılında emekli olan bu süre içerisinde çeşitli ülkelerde  ve de Avrupa Birliği nezdinde Türkiye’yi temsil eden Pulat Tacar’ın anılarını dile getirdiği “nehir söyleşi” kitabı olan “Yaşam Bir Rüyadır”  İş Bankası yayınlarından çıkmıştır.  Söyleşiyi gerçekleştiren Dr. Esra LaGro Büyükelçi Pulat’ın elindeki  özel notları alıp kitaba koymuş.  Başbakanlığı döneminde Türkiye’nin AB’ye  üyelik için başvuru yapmasını sağlayan Özal, Fransız kamuoyuna Türkiye’nin Avrupa kültürü ile ortak noktalarını da anlatmak istemiş. Ama aradan geçen yıllara rağmen Fransa aynı Fransa.

Francis Lamand’a 1988 yılında yazdırdığı  kitabında   Özal’ın tespiti önemlidir:   “Bizi Türk sayarak dışlıyorsanız bilin ki bizim Türk denecek bir şeyimiz yoktur uygarlık adına neyimiz varsa hepsini Yunanlılardan aldık. Bizim kültürümüz Yunan kültürüdür. Oğlumun adı olan Efe bile Yunancadır; bu nedenle Avrupa Birliğine girmemiz için kültürel engel yoktur. Biz tepemizde Türk olmayan yöneticiler bulunmasını yadırgayan bir toplum değiliz. Avrupa Birliğine alınmamıza bu açıdan da herhangi bir engel yoktur!”