Eskişehir Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren önemli bir şehir konumuna geliyor.
Şehrin bu konuma gelmesinde devletin şehre kazandırdığı önemli sanayi sanayi kuruluşlarının büyük etkisi var.
Sonradan ismi TÜLOMSAŞ ve TÜRASAŞ olan Eskişehir Lokomotif ve Motor Sanayi fabrikaları bu sanayi kuruluşlarından en önemlisi.
Diğer ikisi ise Sümerbank ve Şeker Fabrikaları.
***
Bu üç fabrika Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren şehirde büyük bir istihdam sağlıyor.
Dahası.
Her üç fabrika sahası içinde yer alan Sinema ve Tiyatro salonları Spor sahaları, Düğün salonları, lokal ve misafirhaneler gibi sosyal tesislerin de, şehrin sosyal ve kültürel yaşamına olumlu bir etkisi oluyor.
***
Bunun sonucunda, devlet eliyle erkenden sanayileşmiş olan şehir, diğer illere oranla hem şehirleşme hem de eğitim seviyesi bakımından diğer diğer illerin üzerine çıkıyor.
Öyle ki:
Eskişehir bu üç fabrikanın şehre sağlamış olduğu katkı ile gelişmişlik sıralamasında 6'ncı sıralara kadar yükseliyor.
***
Ancak...
Sanayileşmenin yavaş yavaş devlet elinden çıkarak özel sektöre geçmeye başladığı yıllarda ne oluyorsa oluyor.
Eskişehir, sanayileşmenin özel sektöre geçiş sürecini bildiğiniz ıskalıyor!
Özel sektörün bu süreci yakaladığı başta Bursa, Kocaeli, Manisa gibi bir çok şehir Eskişehir'i geride bırakıyor.
Eskişehir bir anda 6'ncı sıradan plaka numarası olan 26'ncı sıralara kadar geriliyor.
***
İşte bu durum şehirde büyük bir moral bozukluğu yaratıyor.
80'li yıllara kadar devam eden bu süreçte, şehrin gurur kaynağı olan Eskişehirspor da başarısız sonuçlar almaya ve sezonlar geçirmeye başlayınca, şehrin morali resmen yerlerde sürünür hale geliyor.
***
Moral bozukluğunun tavan yaptığı bu dönemde yeni kurulan Anadolu Üniversitesi, şehrin adeta imdadına yetişiyor.
Zira...
Kuruluşunda kısa bir süre sonra ismi Türkiye'nin en önemli üniversiteleriyle birlikte anılmaya başlanan Anadolu Üniversitesi, o büyük moral bozukluğunun yaşandığı süreçte, şehir halkının tek gurur kaynağı oluyor.
Sonuç olarak:
Şehirde yıllardır yaşanılan moral bozukluğunun yarattığı olumsuz hava “Bizim de artık Türkiye çapında üniversitemiz var” söylemleriyle aşılıyor...
***
Şehri, içine düştüğü psikolojik durumdan varlığıyla resmen kurtaran Anadolu Üniversitesi, yıllar itibariyle kendi içinden iki üniversite daha çıkartarak, şehrin resmen “Üniversite Şehri” olarak anılmasını sağlıyor.
***
Eskişehir'in kaderini bu denli etkilemiş olan Anadolu Üniversitesi ile bizzat içinden çıkan Osmangazi ve Teknik Üniversiteleri işte bu yüzden bu şehir için son derece önemli kurumlar.
***
Ancak üniversitelerimizin geçmişte şehir adına üstlendiği misyonun bugün için bir benzerini görmek mümkün değil.
Çünkü...
Üniversitelerimiz resmen bilim yuvası olmaktan çıkıp, yaşanılan olaylar nedeniyle resmen film platosu olma yolunda emin adımlarla ilerliyor!
***
-Biz dün olduğu gibi bugün de üniversitelerimizle gurur duymak istiyoruz.
Ama gelin görün ki;
Üniversitelerimiz rektör atamalarıyla ilgili iktidar partisi içinde yaşanan güç gösterisiyle gündeme geliyor.
***
-Biz üniversitelerimizin başarılarıyla mutlu olmak istiyoruz, üniversitelerimiz ise, genel sekreterlerin iktidar partisi içindeki hangi kişi ve gurup tarafından atandığı ile gündem oluyor.
***
-Biz üniversitelerimizin Türkiye'nin ilk 20 üniversite içinde yer almasıyla gururlanmak istiyoruz, üniversitelerimiz ise kamuoyunda, iktidara yakın sendikaların kurumda nasıl top koşturduğuyla anılıyor.
***
-Biz üniversitelerimizin eğitim, öğretim, bilimle anılmasını istiyoruz, üniversitelerimiz ise iktidar partisinde siyaset yapanların kantin işletmeciliğinden tutun da, bütçeye ödenek koyulması talimatlarına kadar abuk subuk olayların yaşandığı kurumlar olarak konuşuluyor.
***
Ne diyelim?
Eskişehir'i “Eskişehir” yapan canım kurumlarımıza göz göre göre yazık oluyor, yazık ediliyor.
Bir dönem şehre moral kaynağı olan üniversiteler, siyasetin arka bahçesi haline geldiğinden bu yana resmen şehrin moralini bozuyor!
BAYAT PAZARINA DA NUR FALAN YAĞMIYOR...
Bayat Pazarı'nda ikinci el eşya ve giysiler satılır.
Uzun süredir bu pazarda faaliyet gösteren bir esnafla konuştuk.
Söyledikleri son derece ilginç.
“Ekonominin iyi olduğu zamanları da gördüm kötü olduğu zamanları da” dedi önce.
Ardından...
“Ekonominin iyi olduğu dönemde işlerimiz iyi olmaz. Çünkü insanlarda para olduğu için ikinci el eşya yerine yeni alır. Ekonomi kötü olduğu zaman ise işlerimiz açılır. Zira insanlarda para olmadığı için hem ellerindekini satmak için gelirler, hem de ikinci el almak için” dedi.
***
-“O zaman şu sıralar işleriniz iyidir herhalde?” dedik,
“Yoo nereden çıkarttın. Son derece kötü” dedi.
-”Ama ekonomi kötü. Hani kötü ekonomide işleriniz artıyordu?” dedik.
“Ekonomi kötü değil ki; çok kötü. İnsanlar ikinci el eşya bile alamıyor. Dahası, dükkanlar doldu, biz de satmak isteyenlerin eşyalarını alamıyoruz” dedi.
***
Sohbetten de anlayacağınız üzere, ekonomide iyi ve kötü'nün de dışında bir durum yaşanıyor ve bu durum esnafı da bunaltmış.
Velhasıl; Bayat pazarına nur falan yağdığı yok!