Ne kadar azaldınız böyle
Ne kadar da çok yalnızlığıma yalnızlık kattınız..
Varken yok olmak
Yaşarken yaşamamak
Daha on gün önce koşar oynarken
O dünyanın en güzel şarkısı eşliğinde
annelerinizin önünüze bıraktığı lokmaları
iştahla tüketirken
Şimdi sizi toprak kurtları yemekte.
İç Anadolu’nun ayazlı sonbahar geceleri
Hırçın soğuk yağmurları
İnce naif bedenlerinizi
hiç acımadan örseledi hırpaladı alabildiğine
Soluverdiniz aynı yapraklar gibi
Büküverdiniz o ince boyunlarınızı
Mutlu olduğunuz günler en fazla kırk elliyle sınırlı
Ölüverdiniz aynı benim yaşama dair umutlarım gibi..
Bu yıl gecikmeli geldi sonbahar; beklenen yağmurlar bir türlü ıslatmadı toprağı, vermedi ferahlığını, zaten sıcak geçen yazın ardından eylül ve ekim ayları o beklenen serinliğiyle gelmedi. Şimdi sonbaharın son ayındayız; kasım biraz daha insaflı sanki, bir kere geceleri sıcaklıklar oldukça düştü, az da olsa yağmur kokusunu aldık kavrulmuş topraktan. Kaloriferlerin akşam saatlerindeki sıcaklığı, evde bakılan kedilere, köpeklere pek hoş geldi doğrusu.
Sonbaharı yaşamak adına tüm bunlar iyi, güzel ama biz can severler, havalar soğumaya başlayınca hemen sokaklarda, açık alanlarda yaşam mücadelesi veren dört patili dostlarımızı düşünür, onlar için kaygılanırız; kış aylarında nerelere sığınırlar, bahara sağ salim nasıl ererler kaygısına düşeriz açıkçası.
Evlerimizin konforundan utanır, ar ederiz nerdeyse.
Yine öyle olacak, onlara korunaklı yerler oluşturmaya, yedikleri, içtiklerine daha bir özen göstermeye çabalayacağız. Hele de bebek canlara; onların ince, naif bedenleri çok daha dayanaksızıdır hastalıklara, soğuklara.
Yaşatmak adına, bir cana can katmak adına yine yeniden görev bizlerde. Yılmadan, usanmadan mücadeleye devam, çünkü onların bizlerden başka sahibi yok. Yaradanın emanetine ihanet etmekse bizim kitabımızda yok!