Atatürk her yönüyle muazzam bir insan…
Bugün için yaşadığımız ve yaşayacağımız olaylara ilişkin yıllar öncesinde yaptığı uyarılar mevcut.
O’nun geçmişte üzerine basa basa söyledikleri, bugün yaşandığında, insan ister istemez hayretler içinde kalıp“Bu konuda da mı haklı çıktı?”şaşkınlığı yaşıyor.
***
Bakın şimdi!
Atatürk 17 Şubat 1923’de İzmir İktisat Kongresini açarken yaptığı konuşmada(O dönemin Türkçesiyle)aynen şöyle diyor:
-“Arkadaşlar, kılıç ile fetihler yapanlar. Sapanla fetihler yapanlara mağlüp olmaya ve neticede mevkilerini terk etmiye mecburdurlar.
Efendiler, dahil olduğumuz halk devrinin, milli devrin, milli tarihini yazabilmek için kalemlerimiz sapanlar olacaktır. Bence halk devri, iktisat devri kavramı ile ifade olunur”
Lafın güzelliğine, ifadenin vurgusuna bakar mısınız?
***
Biz Atatürk’ün bu sözünü Ziraat Fakültelerinin duvarlarına süslü püslü harflerle yazdık ama bu sözleri gerçekleştirmeyi unuttuk.
O günden bu yana doru dürüst bir toprak reformu dahi yapmadık.
O günden bu yana köylüyü milletin efendisi haline getiremedik.
O günden bu yana sağlam ve sarsılmaz bir üretim politikası belirleyemedik.
***
Bu gün bizzat yaşadığımız o gıda ithalatları, sebze-meyve pahalılığı, her gıdanın ithal edilmesi, çiftçilerin para etmediği için ürettiklerini sağa sola dökmeleri falan var ya, işte onların hepsi ve daha fazlası böyle bir dahinin“yapın”dediğini yapmadığımız için geliyor başımıza.
***
Dinlemediğimiz müddetçe de gelmeye devam edecek.
Zira…
O hep ve her zaman haklı çıkmaya devam edecek…
100 yıl önce, bugünü işaret eden uyarılarında bile…
NOT- Eskişehirli çiftçiler, artan maliyetler ve ürünlerinin para etmediğini iktidara duyurabilmek için, tarım aletleriyle tarlalarına “Üretemiyoruz” yazmışlar.
100 yıl önce verilen reçete ortaya konulmadığı ve görmezden gelindiği müddetçe çiftçilerin elinde bu yazıyı yazabilecek tarla da tarım aleti de kalmayacak!

HİÇBİR ŞEYİN ŞAŞIRTMAMASINA BİLE ŞAŞIRMAZ OLDUK!

Anadolu Üniversitesi'nde iktidara yakın olan Eğitim Bir Sen  şube başkanı, fakülte sekreteri olarak atanmış.
***
Enteresan olan, fakülte sekreteri olarak atanan isim aynı zamanda sendika şube başkanlığı görevini de sürdürüyormuş.
***
Yani...
Sendika şube başkanı olarak bir yandan üniversite yöneticilerine karşı üyelerinin hakkını savunacak, aynı zamanda üniversite yöneticisi olarak sendikaya karşı kurumun menfaatini koruyacak!
***
Türk Eğitim Sen Şube başkanı Engin Melekşah “Bir kişi hem sendikacı hem yönetici nasıl olur?” diye soruyor halı olarak?
Ama bir cevap alamayacak!
Çünkü...
Türkiye artık “Olmayacakların olduğu ülke” oldu!
Üstelik...
Ülkede artık hiçbir şey ,e şaşırmaz olduk...
Hatta...
Hiçbir şeyin artık şaşırtmamasına bile şaşırmaz olduk iyi mi?

FRENİN YERİNİ BİLEN DE YOK!

Adamın biri, Peugeot (Pejo) marka bir minibüs alır.
Sonraki gün yolcu taşımaya çıkar. 
Minibüs tıklım tıklım, tutar kasabanın yolunu ve gittikçe hızlanır.
***
Yolculardan biri: 
-Kaptan yavaş... Bir yere çarpacaz! der.
Şoför:
-Sen Pejo'yu biliyon mu? der.
Yolcu:
-Hayır! der.
Şoför:
-O zaman susacan, der ve devam eder.
***
Minibüs hızlanmaya devam eder.
Bir yolcu daha seslenir:
-Oğlum ben hastayım, biraz yavaş!
Şoför yine sorar: 
-Sen Pejo'yu biliyon mu?
Amca ne bilsin...
-Hayır! der.
-O zaman susacan! der, şoför...
***
Bu kez bir kadın seslenir:
-Hamileyim! Lütfen biraz yavaş, çocuğumu düşürcem!
Şoför yine sorar:
-Sen Pejo'yu biliyon mu?
Kadın:
-Yok! der.
Şoför yine aynı cevabı verir. 
***
Arkadan kızgın bir ses tonuyla bir genç seslenir:
-Yavaş git kardeşim, öldürcen bizi!
Şoför yine sorar:
-Sen Pejo'yu biliyon mu?
Genç:
-Biliyorum lan,ne olacak? der. Şoför:
-O zaman çabuk söyle,bunun freni nerde?
***
Faiz, döviz, enflasyon,hayat pahalılığı bir yanda, işsizlik, adaletsizlik, liyakatsizlik diğer tarafta.
Çiftçi de, esnaf da, tüccar da hatta sanayici de isyan ediyor.
Kiralar coşmuş, vergiler azmış, zamlar yağmur gibi yağmış.
Küçük bir zümrenin bir eli yağda bir eli balda, büyük bir kesim yağı-balı rüyasında bile göremiyor.
Ülke binmiş bir alamete gidiyor kıyamete, frenin yerini bilen de yok!