“İdare etmek dürüstlük demektir. Sen doğru yönetirsen yanlış olmaya kimse cesaret edemez.” demiş Konfüçyüs.
Yönetim sistemlerinin sağlıklı işleyebilmesi için enstrümanların doğru ve uyumlu olması gerekir. 
Herkes daha iyi ve verimli bir sistemle düzeni yürüteceğini söylese de, mevcut görüntü çoğunlukla tam tersini söylüyor.

Temel, Amerika’ya gitmiş ve şoför olmuş.
İşin ilk gününde, zenciler ve beyazlar arasında kavga çıkmış.
Beyazlar, zencilerin ön koltuklara oturmasına izin vermiyormuş.
Temel çok ama çok sinirlenmiş.
Herkesi otobüsten indirmiş ve bir güzel nutuk çekmiş…
Bundan böyle eski düzeni unutun.
Artık ben sizin şoförünüzüm.
Herkese eşit ve adaletli davranacağım.
Zenci ve beyaz olduğunuz bir yana, farz edin ki hepinizin rengi mavi.
Hadi bakalım şimdi, açık maviler öne; koyu maviler arkaya otursun demiş.

Maalesef gerçek hayatta da bazı yöneticiler aynen bu fıkradaki gibi.
Sistemi aynen devam ettirir ama adalet getirdiğini iddia eder.
Fakat işler aynı, söylemler farklıdır.
… 
Günümüz gerçekliğine ayna tutan bu fıkra birçok alanda sıkça karşılaştığımız durumları özetliyor.

Yöneticinin donanımı, duruşu ve olayları çözebilme becerisi, öncelikle mevcut kurallara kendisinin uyması gerekir ki konu ne olursa olsun kişiye göre asla değişmeyeceği inancı ve güveni herkes tarafında kabul edilsin.