Doktor, hastasına o güne dek yaptığı tahlillerin sonuçlarını açıklayacak; “Size bir kötü, bir de daha kötü haberim var. Önce kötü haberi vereyim. Test sonuçlarına göre 24 saatlik ömrünüz kalmış.” deyince adam yıkılır. “Hayır, olamaz, mümkün değil. Buna inanamıyorum: Fakat bundan daha kötü haber nasıl olabilir?” diyen hastaya, doktorun yanıtı kısa olur;
“Dünden beri size ulaşmaya çalışıyorum da”.

Biz de, yıllardan beri ekonominin gidişatının iyi olmadığını söylemeye çalışıyoruz ama gerçeği kabullenmek istemeyen bir kesim var ki, hala bildiğini okuyor.

Ekonomiye dair, dönemin bakanı  Albayrak; “Şubat, ocaktan çok daha iyi. Mart da şubattan daha iyi. Nisan marttan zaten çok iyi olacak.” demişti.

Öyle ki, birkaç yıl önce yeni ekonomi modelle ilgili açıklamalarda bulunan, eski Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati ise “Gözlerime bakar mısınız? Ne görüyorsunuz? Ekonomi gözlerdeki ışıltıdır.” cümleleriyle gündem olmuştu.

Ancak, bu ışıltının bilimsel bir veri olmadığı, kısa zamanda tüm Türkiye öğrendi.

Eski bakan Nebati bununla da kalmayarak, “Bu yıl tarihi rekorların kırıldığı, yeni ekonomik modelin uygulanabilir olduğu, öngörülebilir, Türkiye’nin kazanımlarının en yüksek olduğu yıl olacak” tespitinin yanı sıra “Ortodoks politikaları bir tarafa koyduk, artık heterodoks politika var.” derken, toplumun bu teşhis ve tedavilerden bir türlü iyileştirici bir sonuç alamadığını hepimiz yaşayarak öğrendik.

Seçimlerin tamamlanmasının ardında ise ekonomi kadrosunda beklenen bir değişikliğe gidildi. Nureddin Nebati yeni kabinede yer almazken, onun yerine ekonominin başına büyük beklentilerle birlikte Mehmet Şimşek bakanlık koltuğunu devraldığı gün yaptığı konuşmada “Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır.” diyerek yeni ufuklara yelken açalı epey zaman oldu.

Evet, bizce de Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği yok. Geçen zaman zarfında her gün icat edilen yeni vergilerle, zenginden almadan fakirin cebine atılan oltayla, ekonomi çarkının dönmeyeceğini herkes biliyor.

Çok kazandığı halde vergisini ödemeyenlerin, vergi borcu silinenlerin ya da 32 daire sahibi bir vatandaşın ödemediği vergisini, kiracı, asgari ücretli, emekli ve dar gelirli ödüyorsa, rasyonel zeminde uzaklaşan ülkenin resmi tam karşımızda duruyor demektir.

İki gün önce köşemde, insanlığa hizmet başlığıyla; dünya çapında bir ekonomist olan vatandaşımız Daron Acemoğlu’nun almış olduğu Nobel Ekonomi ödülünü ve bu başarıyla duyduğumuz gururu yazmıştım.

Ülkenin en büyük sorunu olan ekonomi sorunlarını, teşhis eden ekonomistlerin tavsiyelerini dikkate almadan, ekonomiyi düze çıkaracağız demek ne kadar inandırırcı, takdirini size bırakıyorum. 

Acemoğlu ne demişti;
Hukuk devleti olmak yetmez. Yargı bağımsız olmalı ve adalet dağıtmalı.
Gelirler arasındaki uçurumu en aza düşürecek sosyal adalet sağlanmalı.
Okullarda evrensel değişimi yakalayan eğitim verilmeli.
Ülkede iç güveni yok eden baskı, rüşvet ve yolsuzluk mutlaka engellenmeli.
Basın, sendikaların ve sivil toplum örgütlerinin özgürlük alanı genişletilmeli.
Kanun önünde zengin – fakir ayrımı olmamalı. Herkese eşit şekilde uygulanmalı.
Demokrasi, devletle toplum arasındaki dengedir. Güçlü denetim sistemi olmalı.
Bilime, eğitime ve geleceğe yön verecek stratejik sektörlere yatırım yapılmalı. diyerek,
Geleceğe güvenle yol alacak her ülke için rehber kabul edilebilir öneriler ve dahası…

Gerisi size kalmış, yarın bu günden daha iyi olacak, gözlerindeki ışıltının etkisi şu ana kadar rasyonel bir zemine dönmese de… 

Bütün teşhis ve tedavileri yerinde değerlendirerek, bilimsel çözümlerle, liyakat ve aklın yolunu rehber eden, geleceğe yol alan bir ülkede yaşamak hepimizin dileğidir.

İşte bu nedenle fıkradaki ironiye atıf yapmak bir yana, geç olmadan bende ülkemin zenginliklerini, sosyal ve kültürel birikimini geleceğe taşıyacak adımlar için size ulaşmaya çalışıyorum.