AK Parti'de, Millet Bahçesinde yapılan bayramlaşmanın üzerinden bir hafta geçti ama parti içinde bayramlaşma üzerinden yapılan konuşma ve tartışmalar bir türlü sona ermedi.
***
İl başkanı Gürhan Albayrak ile araları açık olan Odunpazarı ve Tepebaşı ilçe başkanlarının  Millet Bahçesinde yapılan parti bayramlaşmasına katılmayışları parti içini de ikiye böldü.
***
Zira...
Kimileri “İlçe başkanlarının il başkanı ile araları açık olabilir. Ancak bu partinin bayramlaşma programına katılmayışlarının bahanesi olamaz. O bayramlaşma programına ilçe başkanlarının kesinlikle katılmaları lazımdı” diye düşünerek ilçe başkanlarını haklı bulurken, kimileri de “Bu işin bu hale gelmesine il başkanı neden oldu. İlçe başkanları kendilerini dışlayan il başkanının organize ettiği bayramlaşma programına neden gitmek zorunda olsun ki?”diye düşünerek ilçe başkanlarını haklı gördü.
***
İşin enteresan tarafı; AK Parti bayramlaşma programına ilçe başkanları katılmazken aralarında DSİ ve Sağlık müdürlerinin de olduğu bazı bürokratların, üstelik mesai günü olmasına rağmen bayramlaşma programına katılmalarıydı.
Şimdi “Bürokratların siyasi parti bayramlaşmasında ne işi var?” diye düşünüyorsunuzdur umarım.
Maalesef AK Parti döneminde devletin bürokratları partinin bürokratı oldu!
Oturduğu koltuğu kaybetmeme uğruna kendisini o göreve getiren particilere şirin gözükmek için resmen parti bayrağını sallamaya başladılar.
Halbuki...
Eskiden devletin bürokratları parti binasının kapısından içeriye giremezdi.
Haddi girmeye kalktı diyelim. Particiler o bürokratı kapıdan içeriye almazdı!
***

Yukarıda da söyledik.
Üzerinden bir hafta geçmesine rağmen AK Parti'nin bayramlaşması ve bu bayramlaşmaya iki ilçe başkanının katılmayışı hala konuşulup tartışılıyor.
***
Aslına bakarsanız, AK Parti bayramlaşma programıyla ilgili, iki ilçe başkanının programa katılmayışından daha da enteresan bir olayın yaşandığı iddiası var.
***
Söylenenlere bakılırsa, AK Parti bayramlaşması Türk Dünyası Vakfına ait Millet Bahçesinde yapıldığı için il başkanı Albayrak ile vakıf başkanı Nabi Avcı arasında da bir tartışma yaşanmış.
***
Parti kulislerinde anlatılanlara bakılırsa, vakıf başkanı Nabi Avcı, AK Parti bayramlaşmasının vakfa ait Millet Bahçesinde, vakfın haberi olmadan yapılması nedeniyle kızmış.
Hatta il başkanı Albayrak'a  “Niye bizim haberimiz olmadan böyle bir program yapıyorsunuz. Diğer patiler de bundan sonra Millet Bahçesinde benzeri program yapmayı talep ederse ne olacak? Bizi müşkül duruma sokuyorsunuz” diye çıkışmış.
***
İl başkanı Albayrak'ın Nabi Avcı'ya ne cevap verdiğini bilemiyoruz.
Ancak...
Bayramlaşmaya iki ilçe başkanının katılmayışıyla birlikte, başkanlar arasında yaşanan sıkıntının partideki yarayı artık alenen su yüzüne çıkartacağı açıkça görülüyor.
Nabi Avcı ile Gürhan Albayrak arasında geçtiği iddia edilen tartışma eğer doğru ise partide farklı bir sıkıntının daha kapıya dayandığını gösteriyor sanki...

ESOGÜ'DE “ŞU HASTANEYİ BİR AN ÖNCE ALIN” HAVASI MI YAŞANIYOR?

Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde hekim açığı var.
Acil serviste çalışan hekimlerin sayısı her geçen gün azalıyor.
Buna karşılık Acil Servisin yükü her geçen gün artıyor.
Keza diğer servislerde de durum hiç farklı değil.
Cerrahi servisler 2-3 hekimin sırtında.
Hekim yok, yük artıyor,randevular birikiyor,ayları buluyor.
Buna karşılık hekim alımı yapılamıyor.
***
Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde ciddi oranda hemşire, hasta bakıcı ve hizmetli açığı var.
Buna karşılık alım yapılamıyor.
Kadro alımı yapılamadığı için sorun üçer aylık geçici işe alımlarla çözülmeye çalışılıyor.
Yük her geçen gün artıyor, var olan eleman yükü karşılayamıyor, sorun katlanarak büyüyor.
***
Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde tıbbi cihaz ve malzeme sıkıntısı var.
Ödenek olmadığı için bu son derece gerekli ve önemli cihaz ve malzemeler istenildiği zaman alınamıyor.
Hadi alındı diyelim, bu defa o cihaz ve malzemeleri kullanacak eleman alınamıyor.
***
Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde fiziki bina sorunu var.
Mevcut bina eski olduğu için güven vermiyor.
Yeni bina için devletten ödenek çıkmıyor.
Bırakın yeni binayı, mevcut binanın güçlendirilmesi ve yeni amfiler için dahi para bulunamıyor.
***
En kötüsü de...
Osmangazi üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde, sendikalardan siyasetçilere, Rektörlükten Başhekimliğe kadar  her bir oluşumun aktörleri hastaneyi yönlendirmek ve yönetmek istiyor.
Hal böyle olunca da Eskişehir'in en büyük sağlık kuruluşu güç gösterisi savaşlarına sahne oluyor...
***
Tüm bunlar olurken;
Bir tarafta, imkanları budanan ve resmen “Mevcut şartlarınızla verebildiğiniz kadar hizmet vermeye çalışın” denilen Tıp Fakültesi Hastanesi varken, diğer tarafta Şehir Hastanesi bünyesinde Tıp öğrencilerini yetiştirmek de dahil olmak üzere yeni bir Tıp Fakültesi kurulmasının gündeme getirilmesi, insanın akılını ister istemez karıştırıyor.
***
Öyle ya;
Acaba iktidar tüm Tıp Fakültesi Hastanelerini üniversitelerin elinden alıp, Şehir Hastaneleri bünyesinde yeniden hayata geçirmenin düğmesine mi basıyor?
***
Tıp Fakültesi Hastanesinin hekim, hemşire, personel ve tıbbi araç-gereç eksiğini giderme adına hiçbir çaba harcanmıyor olmasına da bakılırsa, rektörlük de sanki bu projeyi kabullenerek, sanki “Hastaneyi bir an önce üniversiteden alın da biz de rahatlayalım” havasını yaşıyor...

BAŞIMIZA NE GELDİYSE...

Fransızların meşhur kralı 15 nci Lui pek bencil, pek keyfine düşkün bir adammış.
Halk fukaralıktan kırılırken, Lui sarayında maskeli-maskesiz balolar düzenler, av ve dans partileri organize ettirir, çaldırır oynar, pişirir yermiş.
Ancak bütün zalim krallar gibi halkının bir gün ayaklanıp ümüğünü sıkacağından da korkmuyor değilmiş.
Bu sebeple, halk arasında bu kötü gidişata dur diyebilecek kişilerin yetişmesine engel olur, adil vicdanların fikirlerini boğmaya çalışırmış.
Zaman zaman da çevresindekilere şöyle dermiş:
-“Amaaaaan! Ne olursa olsun. Ben yaşadığım sürece taht da benim tahtırevan da. sonrasını gelecek olan düşünsün. İsterse tufan olsun”
İşte “Benden sonra tufan” lafı buradan çıkmış ve pek çok olayı anlatan bir söz olarak kullanılmaya başlanmış.
İşte; bizim de bu ülkede ve şehirde başımıza ne geldiyse hep bu şekilde düşünen yöneticiler tarafından gelmedi mi?
Hak edilmeyen hayatlar hep “benden sonra tufan” diye düşünen ve davranan yönetenler yüzünden yaşanmıyor mu?