AK Parti Eskişehir'de her ne kadar mahalli seçimlerde başarılı olamasa da genel seçimleri açık ara oy farkıyla kazanıp, birinci parti oluyordu.
Yani...
Yerelde olmasa da genelde iktidardı.
***
Son yapılan seçimlerde AK Parti Eskişehir'de birinci parti olmayı da başaramadı.
Hem yerelde hem de genelde tam anlamıyla muhalefet konumuna düştü.
***
İşte bu gün AK Parti içinde yaşanan kavga ve sıkıntıların nedeni; AK Parti'nin Eskişehir'de tamamen muhalefete düşmesinden başka bir şey değil sanki...
***
İlçe başkanlarının Millet Bahçesi'nde yapılacak olan bayramlaşma programını sosyal medyadan öğrenmesi ve bu yüzden bayramlaşma  programına katılmaması, Millet Bahçesinde yapılan bayramlaşma programı yüzünden İl başkanının Nabi Avcı ve oğlu ile tartışması, yine il başkanının bir Ayşen Gürcanla bir Nebi Hatipoğlu ile iyi olup,bozuşması, teşkilatta değişim beklentisi, seçim yenilgisinin faturasını herkesin bir başkasına kesmesi gibi yaşanan olaylar bunu açıkça ortaya koyuyor.
***
Sonuç olarak:
İktidar,  beraberinde ister istemez huzuru getirir.
Kavga edenler iktidar olunmasıyla birlikte savaş baltalarını gömer.
Düşmanlar yan yana gelir, mutluluk pozları verir.
***
Mahalefette ise her şey tersinedir.
Partinin içi adeta çadır tiyatrosuna döner.
Kılıçlar çekilir, herkes önüne geleni, gözüne kestirdiğini budamaya başlar.
Herkeste ne huzur kalır ne de heves.
Tıpkı bu süreçte AK Parti içinde yaşandığı gibi...

DAHA ÇOK ADAMI İŞTEN ÇIKARTMAK İÇİN DAHA ÇOK ADAMI İŞE ALMAK LAZIM!

Yıllar önce televizyonda “Emret Bakanım” isimli bir dizi vardı.
Dizi, İngiltere’de yayınlanan “Emret Başbakanım” yani “Yes minister” ismiyle yayınlanan dizinin adeta Türkçe versiyonuydu.
İşte o dizideki bir bölüm hiç aklımızdan çıkmaz…

***
Bakan bir televizyon programına katılır.
Programı yapan televizyoncu bakana sorularını sormaya başlar;
-“Efendim bakanlık görevine geldiğiniz ilk gün yaptığınız açıklamada tasarrufa önem vereceğinizi ve bakanlığın şişirilen kadrolarından kurtulacağınızı söylemiştiniz. Ama gelin görün ki sizin bakanlık yaptığınız süre içinde bakanlık personel sayısı yüzde 10 artmış. Buna ne diyeceksiniz?”
Bakan:

-“Bu kesinlikle yalan. Personel sayısı bu kadar artmadı.”
Televizyoncu:

-“Peki ne kadar arttı?”
Bakan:

-“Tam olarak yüzde 9.97”
Televizyoncu:

-“İyi de sonuçta artmış işte! Bu durumda siz verdiğiniz tasarruf sözünü ve bakanlığın şişen kadrolarını indirme sözünü nasıl yerine getireceksiniz?”
Bakan:

-“Efendim! Kadroyu indirmek için daha çok adam işe almamız lazım”
Televizyoncu:

-“Nasıl olur efendim! Bu nasıl bir yöntem?”
Bakan:

-“Şöyle: Daha çok hasta bakmak için daha çok doktor almak lazım. Daha çok yangın söndürmek için de daha çok itfaiyeciyi işe almamız lazım değil mi? İşte! Daha çok adamı işten çıkartmak için de daha çok adamı işe almamız gerekiyor. O artış o yüzden.”

***
Bu cevapla birlikte efekte bir gülme sesi ve programı yapanın yüzünde anlamsız bir ifade…
Üzerinden yıllar geçmesine rağmen bu dizinin bu bölümünü hiç unutmadık…
Çünkü…
Ne zaman “Şu bakanlığa şu kadar eleman alındı, bu belediye  bu kadar eleman aldı” haberi duyduğumuzda hep bu dizinin bu bölümü geliyordu aklımıza…

Zira...

Bu haberlerin hemen ardından tasarruf genelgeleri yayınlanıp, eleman çıkartmalar başlıyordu.

Tıpkı şu günlerde olduğu gibi...

İNŞALLAH BU DOĞRU DEĞİLDİR!

Yabancılar Türkiye'de 400 bin dolar değerinde bir mülk alırsa vatandaş oluyor.
Önceki rakam 250 bin dolarlık mülk alımı gerektiriyordu.
Doğan tepkiler üzerine bu rakam 400 bin dolara çıkartıldı.
Yani...
Değeri 400 bin dolar olan bir gayrimenkulü satın alan bir yabancı uyruklu şahıs otomatikman Türk vatandaşı oluyor.
Vatandaş olmasının ardından belirli bir süre geçinceye kadar da bu 400 bin dolarlık mülkü satamıyor.
***
Emlakçı bir dostumuz anlattı.
400 bin dolara mülk alıp vatandaş olan yabancı uyruklular, sürenin dolmasının ardından bu mülklerini kendi ülkelerindeki eş-dosta satıyormuş gibi yapıp, onların da Türk vatandaşı olmalarını sağlıyormuş.
***
Böylelikle 400 bin dolarlık bir mülkten birkaç aile birden Türk vatandaşı olma yolu keşfedilmiş.
Duyunca bir hayli şaşırdık.
Kendi kendimize “Herhalde doğru değildir? Herhalde Türk hükümeti yetkilileri bu tür bir uyanıklığı fark edip, engelleme yoluna gitmiştir?” dedik...
***
Dedik demesine de sonra da aklımıza “Bu ülkede olmaz olmaz” sözü gelmedi değil hani...