Geçtiğimiz hafta İç Anadolu Bölgesinde bulunan ve aralarında Eskişehir'in de yer aldığı 9 ilin milletvekilleri ve il başkanları AK Parti Genel Merkezine çağrıldı.
***
İllerin milletvekilleri ile il başkanları, sırayla partinin teşkilattan sorumlu genel başkan yardımcısı, bölge koordinatörü ve illerden sorumlu isimlerle yaptığı toplantı kamuoyuna “İstişare Toplantısı” olarak duyuruldu.
***
Meğer bu toplantı istişareden öte “İlinizde seçim kaybeden hangi ilçe başkan ve yönetimini görevden alacağımızı belirleyelim” toplantısıymış iyi mi?
Nitekim.
Bu toplantının hemen ardından Eskişehir'de Alpu, Beylikova, Çifteler, Seyitgazi ve Sivrihisar ilçe başkanlarının istifaları alındı!
Yani...
Bu beş ilçede seçimin kaybedilmesinin faturası yine ilçe başkan ve yöneticilerine kesildi.
Tıpkı
Seçimden hemen sonra seçimin kaybedildiği Odunpazarı ve Tepebaşı'nda faturanın ilçe başkanlarına kesilip, istifa ettirilmeleri gibi.
***
Halbuki AK Parti'de herkes...
Seçimlerde Beylikova ve Sivrihisar'ın, mevcut başkanlar Odunpazarı ve Tepebaşı adayı yapıldığı için, Alpu ve Seyitgazi'de yanlış aday gösterildiği için, Çifteler'in ise yine MHP'ye bırakıldığı için kaybedildiğini adı gibi biliyor...
***
Buna rağmen partinin genel merkezi, milletvekilleri ve il başkanlarını da işe ortak ederek, seçim yenilgisinin faturasını sanki tek suç onlarınmış gibi ilçe başkanlarına kesip, kendisini güya temize çıkartıyor!
Ne güzel bir düzen değil mi?
Sen parti olarak 20 yılda elinde bulunan 14 ilçe belediyesinden kaybede kaybede 10 tane belediyeyi kaybet, elinde kala kala sadece 4 tane belediye kalsın, sonra da bu çöküşe doğru gidişin faturasını genel başkanın, genel merkezin,milletvekillerinin, il başkanlarının hiç suçu yokmuş gibi sadece ilçe başkanlarına kes!
***
Partide bu şekilde işleyen ve faturanın en az suçu olana kesildiği, böylelikle asıl sorumluların kendilerini temize çıkarttığı bir uygulamaya konuluyor.
Kusura bakmayın ama böyle bir düzenle bu partiyi bundan sonra ne Ömerler kurtarır ne de Ayşeler!
Bizden söylemesi...
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
VE CHP'DE BEKLENEN KAVGANIN İLK FİTİLİ ATEŞLENİR!
31 Mart gecesi CHP seçimlerden büyük bir zaferle birinci parti çıktığında herkesin kafasında “CHP yıllar sonra yakalamış olduğu bu fırsatı değerlendirip, iktidara yürür mü?” diye bir soru vardı.
*
Doğrusu;aynı soru bizim de aklımıza gelmedi değil.
Hatta kendi kendimize “Umarız başarıyla gelen bu fırsat heba edilmez. Umarız CHP yıllar sonra yakaladığı bu fırsatı alışık olduğu iç çekişmelerle heba etmeye kalkmaz” diye düşünmüştük.
*
Zira…
Seçimlerde alınan başarı sonrası CHP içinde “Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu mu olsun yoksa Mansur Yavaş mı olsun?” tartışması ve kavgasının er geç başlayacağı ihtimali var. Bakalım, körükleyecek olanların da çabalarıyla bu kavga ne zaman ortaya çıkacak?
*
Yukarıdaki yazıyı mahalli seçimlerden bir hafta sonra kaleme almıştık.
Sözünü ettiğimiz kavganın ilk fitili seçimlerden beş ay sonra, üstelik CHP Tüzük Kurultayında resmen ateşlendi!
Mansur Yavaş'ın kürsüdeki, biraz da İmamoğlu'na yönelik isyan sözleri ile İmamoğlu'nun kendisine yönelik cevabı, CHP'de başlayacak kavganın adeta habercisi oldu.
İKİ BİNANIN KAMUDAN ÖZELE GEÇİŞ HİKAYESİNE BAKAR MISINIZ?
Tarihi Odunpazarı'nda bulunan Vakıflar'a ait arsa, Türk Dünyası Vakfı tarafından “Göç Müzesi” yapacağız diye tahsis ediliyor.
Tahsis edilen arsanın üzerine, ETİ firmasına10 milyon lira gibi bir para harcattırılarak, müze binası yaptırılıyor.
***
Binası tamamlanan, içinde sergilenecek objeleri bulunan ve tabelası dahi asılan “Göç Müzesi” 10 yıldır bir türlü açılmıyor.
Bir sabah binanın üzerindeki “Göç Müzesi” tabelası iniyor, yerine “TÜGVA Kıraatanesi” tabelası asılıyor.
Sonradan anlıyoruz ki Türk Dünyası Vakfı, müze yaptırmak için tahsis ettirdiği arsanın üzerine bedavaya yaptırdığı müze binasını TÜGVA'nın kullanımına vermiş.
Artık ne karşılığında vermiş bilemiyoruz ama sonuçta TÜGVA hiç emek harcamadan vakıfların arazisi üzerine ETİ'ye yaptırılan binaya konuvermiş!
***
Mülkiyeti Odunpazarı Belediyesine ait olan tarihi bölgedeki tarihi bir bina, sosyal amaçlı kullanılmak şartıyla Türk Dünyası Vakfına tahsis ediliyor.
Yeşil Efendi Konağının hemen yanında bulunan tarihi bina Türk Dünyası Vakfı tarafından sosyal amaçlı kullanılmak yerine bir firmaya Otel olarak kiraya veriliyor.
***
Kiraya verilen otel uzun süre işletilmiyor.
Odunpazarı Belediyesi, kaymakamlığa resmi yazı yazarak, süresi dolduğu için mülkiyeti kendisinde olan binanın tahliyesini istiyor.
Ancak...
Bir sabah binanın üzerine “Hakim Evi” tabelası asılıyor.
Sonuçta...
Odunpazarı Belediyesine ait tarihi ev önce otel sonra Hakim Evi oluveriyor.
***
İki olayda da şu açıkça görülüyor ki; Türk Dünyası vakfı kamuya ait arsa ve binaları tahsis yolu ile alıp, özele dönüştürmenin YOLUNU güzel BULMUŞ!
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,