Faturası sürekli vatandaşa çıkan hükümet eliyle yapılan zamları eleştiriyoruz, birileri çıkıp “Belediyelerin yaptığı su zammını eleştirsene?” diyor.
***
Biz; elektrik, doğalgaz, işçilik, kimyasal ve benzeri zamların maliyetleri arttırdığını ve su zammının da kaçınılmaz hale geldiğini söyleyip “Yine de belediyeler su zammında insaflı olmalı” diyoruz, o birileri hükümetin yaptığı iğneden ipliğe  tüm zamların aslında belediyelerin suya yaptığı zamdan kaynaklandığını falan zannediyor iyi mi!
***
Ne diyelim?
İyi ki belediyeler suya zam yapıyor!
Aksi takdirde o birileri elektrikten doğalgaza, köprü geçişlerinden vergi artışlarına kadar hükümet eliyle yapılan tüm zamların normal olduğunu savunacak başka bir bahane bulamayacak!
Gerçi o zaman da yapılan bu zamları dış güçlere sararlar, o da ayrı mesele ya, neyse!
***
NOT- Tam bu yazıyı kaleme alırken Cumhurbaşkanı Erdoğan partisinin Kızılcıhamam kampında  CHP'li belediyelere yüklenerek “Görüyoruz muhalefet belediyeleri ellerinin altındaki ekmekten suya her şeye zam yapıyorlar.” diye eleştiri yapıyordu iyi mi?
Tam bu haberi okumayı bitirdiğimizde bu defa önümüze Osmangazi Köprü geçişinin 1808 lira, Çanakkale Köprü geçişinin 740 lira, Yavuz SS Köprü geçişinin 180 lia ve Avrasya Tüneli geçişinin de 213 lira olduğu haberi düştü...
Tahmin edeceğiniz gibi...
Belediyeler suya zam yapmasaydı bu zamların hiç biri olmayacaktı!
Ah bu CHP'li belediyeler yok mu!

ÇÖKÜŞ AYNEN BÖYLE BAŞLAMIŞTI...

Son derece güçlü bir liderdi aslında.
Umut vaat ediyor, seviliyor, kurtarıcı olarak görülüyordu.
Partiye son derece hakimdi.
Partisi zaten güçlü, dirayetli, umudu taze tutan bir siyasi parti olmasıyla halkın beklenti talepleri üzerine doğmuştu…
Esnaftan turizmciye, sanayiciden devlet memuruna kadar herkes için 'yeni bir dönemin' başlangıcıydı…
***
Türkiye, çok partili demokrasiye geçtiği günden bu yana birçok başbakan ve hükümet görmüştü. Ancak değişim ve reform denince akla ilk gelen isim olmaya başlamıştı…
İhracat, ithalat, tarım, sağlık, eğitim ve dış politika gibi önemli alanlarda yapılan hamlelerle memleketin makûs talihi değişiyor, on yılda bir ensesinde askerî bir rejimi görmeye alışık olan halk devrim gibi yeniliklerle tanışıyordu…
***
Ortaya koyduğu değişik bir vizyonla sadece Türkiye'nin değil, dünya ülkelerinin de dikkatini çekti. 
Ancak bu durum uzun sürmedi…
Cumhurbaşkanı seçilmesiyle partisi oy kaybetme sürecine girdi…
Tek adam oldu ve bu durum onu partisinden de çevresinden de koparttı.
Öyle güçlü bir konuma gelmişti ki; parti yöneticileri, danışmanlar, idareciler kendisine yönelik eleştiri yapmaktan korkar oldu.
***
Patide bir zamanlar doğru kararlar alınmasına önemli katkısı olan istişare toplantılarında gerçeklerin ortaya konması yerine yalnızca onun duymak istediği şeyler konuşulmaya başlandı.
Milletin birliğinin simgesi olan Cumhurbaşkanlığı konumuyla asla örtüşmeyen polemiklere girdi.
Söylediği ve iddia ettiği demokrasi ve özgürlükler konusunda tutarlı adımları bir türlü atmadı…
Parti sonuçta, toplumun beklentilerine cevap veremez hale geldi…
Yeni bir Türkiye'nin oluştuğunu okuyamadı…
Değişimi bir parti kültürüne dönüştüremedi…
Yargı rayından çıktı. Mahkeme kararlarında ve içtihatlarda TCK’ da bulunmayan suç tipleri yaratıldı.
Karısını İstanbul İl başkanı yapması, diğer aile fertlerinin içinde yer aldığı anormal davranışlar falan toplum tarafından hiç de hoş hoş karşılanmadı.
***
Bunun sonucu;
Toplumda gelir düzeyi azalırken, iktidar çevresinde yaşanan zenginlik ve şatafat büyük bir tezat oluşturmaya başladı.
Devlet ihaleleri ile kendi zengin tayfayı yarattı.
Sürekli muhalefet üzerinden siyaset yaptı.
Son dönem dili iyiden iyiye kırıcı olmaya başladı.
Kendisini ve partisini yıllarca destekleyen seçmen yavaş yavaş yüz çevirmeye, alternatif aramaya başladı.
Tüm bunların sonrasında da partide büyük ve hızlı bir çöküş başladı.
Kala kala kendisini ve partisini savunan sadece “Kendisi ya da partisi sayesinde ve hak etmediği bir şekilde bir yerlere gelen ve mecburen savunmak zorunda kalan” bir avuç insan kaldı.
***
Turgut Özal ve Anavatan Partisi’nden bahsediyoruz…
Daha doğrusu Turgut özal ile birlikte Anavatan Partisinin doğuşu, çöküşü ve 8-10 yıllık süreç içinde yok oluşu  hikayesinden...
Siz, bu yazıyı okuduğunuzda, başka bir isim ve başka bir partiden bahsettiğimizi zannetmediniz umarım?