Hafta içinde kentimizde yaşanan bir taciz olayı basına yansıdı.
Seyitgazi ilçesindeki İmam Hatip Ortaokulunda Din Kültürü dersine giren İlçe Müftüsünün 12 yaşındaki kız öğrenciye cinsel içerikli mesajlar göndererek taciz ettiği öğrenildi.
Yanlış duymadınız tacizle suçlanan kişi İlçe Müftüsü. 
“Çocuk güvenliği” konusunda geldiğimiz olumsuz durumu ortaya koyan yeni bir olay ile karşı karşıyayız.
Eğitim sistemindeki aşınmayı tarif etmenin gerçekten de imkanı yok.
ÇEDES projesi gündeme geldiğinde defalarca yazdık, çizdik, alanlarda haykırdık.
“Öğretmen olmayan, pedagojik formasyon almamış imam, vaiz, müftü, din görevlisi gibi kişilerin okullarda görev alması yanlıştır” dedik.
Sesimize kulak veren olmadı.
Hatta o dönemde öğrenci velilerinden “Çocuğum dinini öğrensin, projeye niçin karşı çıkıyorsunuz” diyerek tepki verenler bile oldu.
Ama uygulamanın yaratacağı olumsuz sonuçları tahmin etmek güç değildi.
Gelinen noktada ne yazık ki Milli Eğitim Bakanlığı’nın yanlış uygulamalarının sonucu olarak okullar çocuklarımız için her geçen gün daha ‘güvensiz’ hale geliyor.
Çocuklarımızın, gençlerimizin yaşamlarını alt üst edecek büyük ‘mağduriyetler’ yaşanıyor. 

Anımsatalım benzer bir taciz olayı geçtiğimiz yıl Şanlıurfa’da da yaşanmıştı. 
Şanlıurfa’ya bağlı Akçakale İlçe Müftüsünün Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine girdiği öğrenciye cinsel istismarda bulunduğu anlaşılmıştı.
İstismarla suçlanan müftünün adli kontrol şartıyla serbest bırakıldıktan sonra Şanlıurfa İl Müftü Yardımcılığına ‘terfi ettirilerek atandığı’ ortaya çıkmıştı. 
İki olay da Milli Eğitim Bakanlığı’nın içinde bulunduğu sorunlu durumu göstermesi bakımından üzerinde durulmayı hak ediyor.

Diğer yandan bahsedilen olaylarla ilgili yargının adeta ‘cezasızlık’ izlenimi veren kararlar vermesi de kamuoyu vicdanını derinden yaralamaya devam ediyor.
Taciz suçu işleyen kişilerin kamu yönetimi nezdinde itibar görmeye devam etmesi ise politik olarak düşündürücü bir konu.
Ayrıca bu tür taciz vakalarının tıpkı son dönemde artış gösteren ‘intihar’ olaylarında olduğu gibi sadece ‘bireysel suç’ olarak görülmesi de kabul edilebilir bir durum değil.
Olayların münferit değil de ‘sistematik bir sorunun parçası’ olarak görülmesinde yarar var. 

Bu tür olumsuzlukların yaşanmaması için tekrar etmekte yarar var.
“Laik, bilimsel eğitim ilkelerine” geri dönülmeli.
ÇEDES gibi dinci yapılarla yapılan protokoller en kısa sürede iptal edilmeli.
Tarikatlar
Dinci vakıflar
Siyasi Partilerin yan kuruluşları
Okullardan uzak tutulmalı.
Milli Eğitim Sisteminde gerçekleştirilecek tüm uygulamaların merkezinde “Çocuk Güvenliği” yer almalı.
Çocuk güvenliği ise kuşkusuz ‘destekleyici ortam sunmakla’ sağlanabilir.