İlk Koç grubunda uygulandığını duyduğumuzda bir hayli şaşırmıştık…
Evli çiftleri aynı şirket içinde kesinlikle çalıştırmıyorlardı.
Eğer iki çalışan iş yerinde tanışıp evlenmeye karar verdiler mi, eşlerden birinin görevinden istifa etmesi kuralı vardı.
Bu kuralı titizlikle uyguluyorlar ve kimse için de ayrıcalık yapmıyorlardı.
Sonrasında söz konusu bu uygulamanın birçok şirkette, kapsamı daha da genişletilerek uygulanmaya başladığına tanık olmuştum.
Kurumsal firmalar ve bankalar bırakın eşleri, aynı soy isme sahip olanları aynı şube içinde çalıştırmıyorlardı.
***
Önemli bir kurumun üst düzey yöneticisine sormuştuk meseleyi…
-“Bu uygulama zaman zaman haksızlık yaratmaz mı? Eşlerden ikisi de o işi hak eden özelliklere sahipse, sır evlendiler diye birisinin işten çıkartılması adil mi?”diye…
Asıl haksızlığın bu uygulanmadığı zaman ortaya çıkacağını söylemişti önce.
Ardından da…
-“Kurumda yetki sahibi yöneticiler, özellikle işe alımlarda eş-dost-akrabalarına öncelik tanır ve hak etmediği halde yakın çevresini işe alırsa, bu işi gerçekten hak eden insanlar dışarıda kalır. Kurum, bu işi hak etmiş çalışanlarından mahrum olunca yükselemez. Sırf yönetici torpili ile işe alınan niteliksiz yakın çevre, değer katamayacağı için kurumu aşağı çeker. Gördüğün gibi asıl haksızlık da bu olur.”demişti.
Son derece mantıklı gelmişti söz konusu uygulama ile ilgili anlattıkları.
***
Bu kural, günümüzde halen ciddi şekilde uygulanıyor…
Aynı iş yerinde eşler ve soy ismi aynı olan kişilerin birlikte çalışmalarına asla izin verilmiyor.
Kural o kadar benimsenmiş vaziyette ki,“Kurumsal Firma”tanımlaması yapılırken, bu kural da kurumsal firma olmanın kriterleri arasında mutlaka gösteriliyor…
DEVLETTE İSE TAM TERSİNE…
Hal böyleyken, Devlet kurum ve kuruluşlarında tam tersi bir kural işliyor.
Bakan, ne kadar yakını varsa, bu yakınlarını kendine bağlı kurumlara tek tek yerleştiriyor…
Milletvekilleri, belediye Başkanları, parti başkanları da keza aynı şekilde…
Üniversitelerde bırakın eşleri, eşlerin ne kadar çocuğu varsa aynı üniversite’de çalışmaya başlıyor. üniversiteler soy isimleri aynı olan öğretim üyelerinden geçilmiyor.
Başarılı her özel teşebbüs, eşleri dahi bir arada çalıştırmazken, devletin kurumlarında“Dıdısının dıdısı”dönemi dibine kadar yaşanıyor.
Her özel teşebbüs aynı soy isimli ikinci bir ismin çalışmasına kesinlikle izin vermezken, devlette çalışanların aynı kurum içinde ve neredeyse atalarına, yani soy ağacına kadar ulaşılıyor.
Sonuç olarak:
Bu kural uygulandığı için özel teşebbüs hep en kalitelisi ile çalışıyor…
Bu kural uygulanmadığı için devlet hep en niteliksizi ile çalışmak zorunda kalıyor…
YILLAR SONRA AYNI ELEŞTİRİ.
Orhan Soydaş'ın Belediye Başkanlığı döneminde bir firma Otogar yanında bir Süper Market açmak için müracaatta bulundu.
O yıllarda Eskişehirspor şimdi olduğu gibi mali kriz yaşıyordu.
Soydaş “Biz bu müracaata olumlu cevap vermek istemiyoruz. Ancak karşılığında Eskişehirspor'u mali krizden kurtaracak bir yardım vaadinde bulunuyorlar. Şehir bu teklife karşı çıkarsa kesinlikle bu izni vermeyiz. Ama Eskişehirspor için bunu yapın deniyorsa, Eskişehirspor için bunu yaparız. Ama sonra bize bu izni nasıl verdiniz diye suçlamada bulunmayın.” diye kamuoyuna bir duyuru yaptı.
***
Büyük çoğunluk “Eskişehirspor kurtulacaksa bu olsun” görüşü ağır bastı.
İtiraz eden çıkmadı.
Firmaya izni verildi ve süper market açıldı.
Aradan bir süre geçti, şehirde “Eskişehir'de girişimci mi yoktu da bu insanlara burası için ruhsat verildi” diye tepki gösterilmeye başlandı.
***
Yıllar geçti, şimdi benzeri bir durum yaşanıyor.
Odunpazarı belediyesi geliri Eskişehirspor'a kalacak olan Yiyecek İçecek Festivali altında faaliyet gösteren firmaya yer kiraladığı için eleştiriliyor.
Belediye Başkanları Eskişehirspor'a katkı sağlaması için formül bulsalar da eleştiriliyorlar, bulmayıp uzak dursalar da...
“BENİM İÇİN İTİBAR. İKBALDEN ÖNCE GELİR”
Melih Aydın; İYİ Parti'nin Eskişehir'de belki de en tanınan ismi.
Yaklaşık iki yıl önce ismini Milletvekili aday adaylığı sürecindeki etkili kampanyalarıyla duyurdu.
Partinin Eskişehir'de yaptığı ön seçimde 3ncü sırada yer aldı.
Milletvekili seçilemedi ama çabası onu partinin Eskişehir'de Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olmasını sağladı.
Mahalli seçimlerin ardından İYİ Parti Büyük kongresinde, partinin en üst organlarından biri olan Genel İdare Kurulu üyeliğine seçildi.
***
Yani...
Siyasete adım attığı günden itibaren iki yıl içinde milletvekili aday adaylığından Genel İdare Kurul üyeliğine uzanan bir süreci yaşadı.
Katıldığımız bir televizyon programında, kendisiyle birlikte seçim süreci yaşayan bazı İYİ Partililerin partiden istifa ederek başka partilere gittiğini hatırlatarak şu soruyu yönelttik:
“Eminim size de başka partilerden teklif gelmiştir. Siz niye gitmeyi düşünmeyip, İYİ Partide kalmayı tercih ettiniz?”
***
Melih Aydın, siyasete girme medeninin Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi olduğunu söyledi önce.
Ardından...
Geçliğe hitapta yer alan kaygıların tümünün bugün için yaşandığını söyleyerek “Ben Atatürk milliyetçisiyim. İYİ Parti'de siyaset yapma nedenlerimin başında bu partinin Atatürk milliyetçisi bir parti olması geliyor. Başkaları geleceklerini hazırlamak, çıkarlarını gözetmek ve ikbal peşinde koşmak için başka partilere gidebilir. Ben siyaseti kendi ikbalim için yapmıyorum. Benim için itibar, ikbalden önce gelir. Ben İYİ Parti'yi, başka partilere geçmek için bir basamak olarak asla görmedim. Atatürk milliyetçiliğini savunan bu partide siyaset yapıyor olmaktan da son derece gururluyum” diye cevap verdi...