Her şeyin hızlıca tükendiği ve tüketildiği bir dünyadayız artık.

Siyasetten ekonomiye, hukuktan eğitime, sağlıktan spora, bireysel değerlerden toplumsal normlara kadar yaşam, inanılmaz bir dönüşüm içinde.

Zaman açısında; dünyanın diğer ucu bir adım ötenizdeyken, insan ve mekan açısında her şey uzak mı uzakta artık.

Birey, toplum ve devlet açısında ne çok şey yaşıyor insan.
Hatırladıklarımız, unuttuklarımızın yanında devede kulak misali.

Daha dün sayılacak gibi dünya Covid 19 pandemisini yaşadı ve etkileri halen sürmekte olan bu tehlikenin, faturası çok ağır oldu.

Dünya Sağlık Örgütünün 12 nisan 2024’te güncellenmiş ve doğrulanmış vaka istatistikleri ele alındığında; bu tarihe kadar ki vaka sayısı 704 milyon 753 bin 890 kişi.
Şüphelenilen vakalar 780 milyon.
İyileşmiş vaka sayısı 675 milyon.
Ölüm ise 7 milyon ama kayıt alınamayan tahmini sayı 14-22 milyon civarında olduğu düşünülmektedir.
21 milyon aktif vaka ve ortalama 35 bin ağır vaka halen sürerken, mevsim değişikliği ve yeni varyantlar göz önüne alındığında bu sayının katlanarak devam ettiği düşünülmektedir.

Unutulan bir diğer konu ise hafızalarda derin iz bırakan 6 Şubat depremleridir.
11 ili doğrudan etkileyen bu iki deprem.
Arama kurtarma çalışmaları, sağlık, geçici barınma koşulları, enkaz kaldırma işlemleri, inşaat çalışmaları, ölü, yaralı ve çocukların eğitimi aylarca gündemden düşmese de, arada geçen zamanda unutuldu mu? Unutuldu.

Yeni vaka ve depremler için önlem almak bir yana son yıllarda yaşadığımız yüzlerce olay unutulmaya yüz tuttu.

Enflasyon, faiz, döviz, nas derken, ekonomi düzelecek vaatleri bile unutuldu.

Adalet, eğitim, spor, turizm derken, yaz geçti gitti.
Katledilen çocuklar, kadınlar; karakışın gölgesinde yine unutuldu mu unutuldu.

“Unutmak dertten dermandır belki, ama dertlerimi unutursam senide unuturum, bu yüzden unutmak istemiyorum” diyor Nazım Hikmet.

Hayatın gerçeği bu beklide,
Nazmın dediği gibi dertten, dermandır unutmak belki ama unutursak seni de onu da ve yarını da unutmuş olmaz mıyız?