On dört gün önce, tüm dünyayı şaşkına çeviren bir gelişme oldu.
13 yıl önce Suriye de patlak veren iç savaş, yüz binlerce insanın hayatına ve milyonlarca insanı da yerinde yurdundan edilmesine sebep oldu.
Birçok bölgede taş üstünde taş bırakmayan bu savaşın en büyük mağduru yine çocuklar ve kadınlar oldu.

Suriye’nin kuzey batısında silahlı muhalif güçler, 27 kasımda merkezi hükümete karşı büyük bir saldırı başlattı.
Buraya kadar normal bir durum gibi görünse de, tüm dünyayı hayrette düşüren gelişme, Fırat’ın batısındaki bütün kent ve kasabaların, 12 günde ele geçirilmiş olmasıdır.
Kısa sürede Halep, Hama, Humus ve Şam’ı ele geçiren Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) güçleri, Esad yönetimini devirerek, 61 yıllık Baas yönetimine son verdi.

Orta Doğuda şimdi kartlar yeniden karılıyor, 
Belirsizliklerle dolu yeni Suriye’nin geleceği nasıl belirlenecek bilinmiyor. Devlet kurumları çökmüş, alt yapı per perişan olmuş, ülke savunmasının kara, deniz ve hava gücünün büyük bölümünü kaybetmiş, binlerce sorunun ve soru cevabını bekliyor.

Bu aşamada Rusya ve İran’ın tutumu ne olacak. Amerika ve İsrail nasıl bir hamle yapacak, Türkiye, Katar, BAE, S. Arabistan, Mısır ve diğer ülkeler ile Avrupa Birliği nasıl bir yol izleyecek soruların cevabı da askıda duruyor.
Doğal olarak her ülke milli menfaatleri doğrultusunda bir tutum alma peşinde.
Görünen o ki Suriye de hiçbir ülke tek başına karar veremeyecek kadar sorunlu ve önemli bir coğrafyadır.

Zaman içinde tüm soruların cevabı bulunacaktır ancak bugün yapılması gereken en önemli şey, Suriye’nin demokratik bir sisteme geçmesi, alt yapı ile kurum ve kuruluşların yeniden ayağa kalkması için, tüm dünyanın destek vermesi olacaktır.

Eşit paylaşımla, kaynakları dengeli dağıtılmalı ve Suriye’nin geleceğine, Suriyeliler karar vermelidir.