CHP'yi soruyoruz Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt'a...
“Partide sıkıntı olduğu anlaşılıyor” diye başlıyor anlatmaya...
22 yıldır iktidar olunamıyorsa bunun nedeninin içeride aranması gerektiğini söylüyor.
Ardından da:
“Biz bireysel politika yapmaya alışmış ve şartlanmışız. Oysa solculuk toplumsal düşünme ve hareket etmeyi gerektirir. Bakın son seçimde avans da verildi. Ama biz aynı hastalığı sürdürüyoruz. Sanki birinci parti olmamışız gibi hala parti içinde hesap soruyor, kurultay hesapları falan yaparak kamuoyunu meşgul ediyoruz. Bu da kamuoyundaki güvenimizin sarsılmasına neden oluyor.”
***
CHP'nin iktidara gitmek zorunda olan bir parti olduğunu, ülkenin de başka kurtuluş reçetesinin olmadığını ekliyor Kazım Kurt, paylaşılamayanın ne olduğunu soruyor.
Devamında da:
“Ülkede bunca mesele varken Eskişehir'de il başkanı sen olsan ne olur ben olsam ne olur? Ön seçim yapılsa ne olur yapılmasa ne olur? Bunların sırası değil. Şimdi bizim yapmamız gereken köy köy, fabrika fabrika gezmek ve insanlara yaşanılan tüm sorunların iktidara geldiğimizde nasıl çözüleceğini anlatmak. Ama biz ne yapıyoruz: Kazım buraya niye gitti?, Ahmet orada neden oldu? Gibi dedikodu ile uğraşıyoruz. 4 sene sonra yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi için şimdiden 'o olsun, bu olsun' tartışmasının bugüne ne faydası var Allah aşkına! Eğer genel merkez buna bir son verecek müdahaleyi yapmazsa, vatandaş güvenini kaybeder”
***
CHP'den sonra AK Partiyi soruyoruz bu kez...
AK Parti il başkanının, partide kongre sürecinin başlayacağı ile ilgili yaptığı “Demokrasi şöleni başlıyor” açıklamasını hatırlatıyor önce...
Devamında da “Demokrasinin olmadığı yerde şölen mi olur?” diye sorarak şöyle devam ediyor:
“Kendilerince nasıl bir şölen yapacaklarsa artık bilemiyorum. Atama il başkanı, adama delegeler, ikinci bir aday yok, Erdoğan'dan başka konuşan ve karar veren yok. Ama adı 'demokrasi şöleni' Hangi demokrasinin şölenini yapacaklar merak ediyorum. Böyle bir şey olur mu? Bakın olmuyor işte. Kimse itiraz edemiyor. Edenler dışlanıyor. AK Partinin önce kendi içinde demokrasiyi sağlayıp, sonra demokrasi havarisi kesilmesi gerektiğini düşünüyorum”
***
Lafı daha sonra AK Parti'nin Eskişehir'de belirlediği milletvekili ve belediye başkan adaylarına getiriyor Kazım Kurt.
AK Partinin belirlemiş olduğu adaylardan bu işi daha iyi yapacak ve bu şehirde siyaset yapan en az beş tane isim bildiğini söyleyerek şöyle devam ediyor:
“Ama onları listeye bile sokmuyorlar. Bakın 31 Mart'taki seçimde karşımıza çıkartılan isimlere. Bu şehirde siyaset yapan çok daha iyi isimler karşımıza çıkartılabilirdi. Güya demokrasi var ya, yukarıdan 'Bunlar olacak' denildi ve oldu. Sonuç ortada.”
***
Kazım Kurt'un CHP ve AK Parti ile ilgili değerlendirmeleri bunlar...
Değerlendirmelerinin içinde kendi partisine de iktidar partisine de bir hayli eleştiri var.
ANLAŞILAN O Kİ; İKTİDAR RESMEN BELEDİYELERİN SIRTINA SARMIŞ
Büyükşehir’in Halk Ekmek ile başlayan hizmetleri Halk Süt, Halk Yumurta ile devam ederken, Kent Lokantası’nda dört çeşit yemek 65 lira. Üretici Marketler ise mutfak masraflarına destek oluyor.
***
Tepebaşı Belediyesi yüzlerce üniversite öğrencisine sabah çorba, akşam yemek veriyor. Deneyimli Kafe’de emeklilere çay ikram eden Tepebaşı, okul önlerinde de beslenme veriyor.
***
Halk Market ile dar gelirlilere destek olan Odunpazarı kadınların talebi üzerine Emek, 71 Evler, Erenköy, Sultandere ve Yenisofça’da fırın yaptı. Kadınlar ekmek ve hamur işleri yaparak aile bütçesine katkı sağlıyor.
***
Eskişehir Net sitesi güzel yukarıdaki başlıkları kullanarak güzel bir haber yapmış.
Haberin başlığına da “Eskişehir'deki belediyeler adeta aşevine döndü” ifadesini kullanmış.
Sahiden de bu yorum habere cuk oturmuş.
***
Buradan da anlaşılacağı üzere iktidar başta emekli, öğrenci ve asgari ücretliler olmak üzere dar ve yoksul kesimlerin sorunlarını resmen belediyelerin sırtına sarmış.
HİÇ OLMAZSA CANLARI YANSIN...
Kentte yaşamak zor.
Öncelikle, kentte yaşamanın bedelini ödemek gerekiyor.
Dahası...
Kentte yaşamanın bazı kuralları var.
Bu kurallara uyulduğunda, yaşam daha da kolay oluyor.
Uyulmadığında ise...
Yaşam olabildiğince zorlaşıyor.
***
Kalabalık kentlerin en büyük sorunlardan biri, Trafik.
Bağlantılı olarak da Ulaşım.
Trafik kurallarına uyulduğunda, her ne kadar alt yapı eksik de olsa, belli bir düzen içinde akıp gidiyor trafik.
Ancak...
Kurallar ihlal edildikçe , alt yapı olsa da karmaşa ortaya çıkıyor.
Kentlerde, kurallara uymayanlara çeşitli yaptırımlar getirilmiş.
Bunların başında da cezalar var.
Bazı insanlar, cezaların caydırıcı olmadığını söyler.
Aslına bakarsanız, cezaların caydırıcı olmadığını düşünmüyoruz.
Zira, trafikte öylesine kural ihlali yapanlar var ki...
Bu insanlara olabildiğince ceza verilmesinden yanayız.
***
Adam, kırmızı yanmasına rağmen "Ne olacak geçeyim" diyor. Geçiyor da. Onun kırmızı ışığa rağmen geçmesi, trafiği anında kilitliyor. Kuralı göz göre göre ihlal eden kişi, diğer sürücülerin hakkını da ihlal ettiği umurunda bile olmuyor.
Bir başkası, kırmızı ışıkta gelip, yaya geçidi üzerinde duruyor. Sanki her yer ona aitmiş gibi...
Yolda giderken, arkanızda sürekli selektör yakanlar, durup dururken acı acı korna çalanlar, yol kenarındaki suyu yayaların üzerine sıçratanlar...
Örnekleri çoğaltmak mümkün.
Anlayacağınız, bunları yapmaktan bir türlü vazgeçmeyenlere, yapılacak en güzel şey, cezadır.
Varsın ceza caydırıcı olmasın...
Hiç olmazsa, hata yapan ve yaptığı hatayı her defasında tekrarlayan insanların canları yansın.