"Sizce Eskişehir’in en temel sorunları nelerdir?" diye sorsak…
Eminiz ki her biriniz ayrı bir sorunu gündeme getirir.
***
Bazılarınız:
"Çevre yolları yetersiz. O yüzden yeni çevre yolları biran önce yapılmalı" der…
Bazılarınız ise:
-"Çevreyolunun etrafında ki mahalleler çok ilkel görüntü sergiliyor. Biran önce kentsel dönüşüm çalışmaları yapılmalı"diye görüş belirtir.
***
Bunun yanı sıra…
-"Koca şehirde bir tane kent meydanı yok" diyen…
-"Mevcut 3 güzel parkın yanı sıra, şehrin 3-4 yerine daha benzeri parklar yapılmalı" diye görüş belirten…
-"Ne olacak bu trafiğin hali?" diye soran da mutlaka çıkar.
***
Dahası, içinizden:
-"Kaldırımda yayadan çok araç var"
-"Şehir merkezi tabela cehennemi gibi"
-“kaldırımların üzerinde yürümek cambazlık istiyor”
-"Bisikletler için ayrılmış yol yok."diyenler de muhakkak olur.
***
Hatta…
-"Asfaltlanan yer iki gün sonra kazılıyor ve işin tuhafı kazıldığıyla kalıyor"diyenlerden tutun da…
Hamamların pis olduğunu, Esnafın çevresini resmen işgal ettiğini, çöplerin zamanında toplanmadığını söyleyenler dahi olur.
***
Sonuç olarak…
Vatandaşın tespit ettiği bu ve bunun benzeri sorunlar, hepimizin her gün karşılaştığı ve gözle görülür sorunlar.
Üstelik…
Gazeteci olarak bizim sürekli dile getirdiğimiz sorunlar bunlar.
Neticede…
Hepsini toplasanız 10’u-15’i geçmiyor Eskişehir’in var olan sorunları.
***
Bizim ve halkın bildiği bu sorunları, bu kenti yöneten seçilmiş ve atanmışların bilip görmemesi mümkün değil.
Merak ettiğimiz?
Bu bilinen ve görülen sorunlar niçin bir araya gelinip de ortadan kaldırılmıyor?
***
Hâlbuki…
Yukarıda saydığımız sorunların büyük bir bölümü, yönetenlerin oturduğu yerden bile verebileceği talimatla çözülecek cinsten…
Ama olmuyor…
Neden olmuyor?
Aslında bu durumun bir tez konusu olması ve akademisyenlerin bu konu üzerinde ciddi ciddi araştırma yapması lazım!
Acaba şehirde çözülecek bir sorunun karşı tarafa avantaj saylayacağı endişesi mi yaşanıyor?
Ya da...
Var olan sorun çözüldüğünde yine karşı tarafı suçlayacak argüman kalmayacağı mı hesap ediliyor?
Valla çok ilginç!
TURİZMİN DE RUHUNA EL FATİHA MI?
Otel sahibi bir turizmciyi dinledim kanallardan birinde.
Yabancı turistlerin artık Türkiye'ye gelmeden önce kalacakları otelin yangın merdiveni fotoğraflarını istediğini söylüyor...
***
Dahası...
“Kaçak içkiden ölümleri duymuş her biri. Restaurant'larda yüksek fiyatlardan haberdar olmuşlar. Taksilerin dolandırdıklarını öğrenmişler ve bu yüzden gelmek istemiyorlar” diyor.
***
Sonra da şu itirafta bulunuyor:
“Çok parası olmayan yerli turisti bitirdik. Çok parası olan yerli turisti de çevre ülkelere kaptırdık. Galiba yabancı turisti de bitirmek üzereyiz” diye devam ediyor.
***
Ne diyelim?
Bu ülkenin bir tek umudu turizmdi.
Gelinen noktada turizm resmen elden gelse deniz ve güneş için de ekstra para istenecek hale geldi.
Liyakatsizlik, sorumsuzluk, adaletsizlik, denetimsizlik, ahlaksızlık, gözü dönmüşlük ülkenin tek umudu olan koca bir sektörü mahvetmeyi becerdi...
ESKİŞEHİR'İN KARAYOLLARI RİSK DURUMU...
Bandırma 17 Mayıs Üniversitesinden Umut Aydın'ın akademik bir araştırmasına denk geldik.
2024 yılında yayınlanan araştırması ile illerin karayolları risk durumunu ortaya çıkartmış.
***
Son derece kapsamlı ve güncel verilerin de kullanıldığı araştırmanın sonuç kısmında, gerçekleşen trafik kazaları ve bu kazaların sonucunda ortaya çıkan can kaybı, yaralanma ve maddi hasarlar göz önüne alınarak, şehirlerin karayolları risk durumunun listesi çıkartılmış.
***
Nüfus ve araç sayılarının da dikkate alınarak hazırlanan listede Eskişehir, karayollarrı risk durumu en az olan şehirler arasında 11nci sırada yer alıyor.
Yani...
70 ilden riski daha az durumda...
***
Bu sonuç nasıl bir anlam içeriyor bilemiyoruz.
Ancak, şehrin trafik ve yollarına ilişkin talepler ve öneriler değerlendirilirken en azından bu araştırma sonuçlarının da dikkate alınabilir olduğunu ifade etmek isteriz...